☆17☆

7.8K 404 79
                                    

Caner kapının açılmasını beklerken saatlerdir devam eden mailleşmeyi takip etmeye çalışıyordu. İşini dosyalarla halletmeyi sevdiğinden sıkıntıdan patlamak üzereydi. Hele de zihni karısıyla meşgulken bunu yapmak daha da sinir bozucu oluyordu. Yarın gidip Ekimi evlerine geri getirmeliydi. Merak ettiği ve annesine artık açıklama yapamadığı için olduğunu düşünse de, kadının yokluğu öylesine fark ediliyordu ki... 

Kapının açılmasıyla içeri geçip "Yemek istemiyorum. Duştan çıktığım zaman sert bir kahve getir," diyerek merdivenlere doğru ilerledi. Kulaklarına çalınan ses duraklamasına neden olmuştu.

"Az ye de uşak tut. Kalk git kahve mi yapıyorsun ne yapıyorsan yap."

Çalışanlarla konuşması hep böyleydi ama ilk kez cevap alıyordu. Bu da normal olarak şaşırmasına neden olmuştu. Ancak ses her gün duyduğu seslerden değildi. Başkasına, hatta uzun süredir onunla konuşmayan birine aitti. Kime ait olduğunu anladığı anda arkasını dönüp bakışlarını karısının üzerinde gezdirdi. Yorgun yüzüyle kaşlarını çatmış ona bakıyordu. Sırayla onun hasta yatağındaki haliyle Çağatayın kollarında acıyla haykırdığı an gözlerinin önüne gelirken kendine engel olamadan yanına gidip karısını kollarının arasına aldı.

Onun yüzünden canının yandığını unutamıyordu. Ne telefondaki çığlığı kulaklarından ne de onu bulduğundaki hali gözünün önünden gidiyordu. O gece orada neler olduğunu hala bilmiyordu. İntikamını aldığı halde...

On bir gün önce...

"Böyle mi vurdun lan karıma?!" Kan içindeki yumruğuyla adamın burnunun kırılmasına neden olacak şekilde vurup bağırmaya devam etti. Öfkesi, nefreti bitmek nedir bilmiyordu. "Adam mısın lan sen?! Karşıma çıksaydın ya!" Yere düşen bedenini kaldırıp bu kez kafa atıp aynı yere düşmesini sağladı. "Gücün savunmasız bir kadına mı yetti pezevenk?! Derdini gelip benimle halletseydin ya!"

Ekimin çığlığını kulaklarından silmek için başını sağa sola sallayıp adamın üzerine oturup yumruklarını hızla yüzüne indirmeye devam etti. Delirmek üzereydi. Karısı yaşam mücadelesi verirken burada olmak bile yeterince sinir bozucuydu. Buna rağmen gidemeyeceğinin de farkındaydı. İntikamını almak zorundaydı. Bu şerefsize Ekime yaptıklarının bedelini ödetmeden rahatlayamazdı.

"Dokundun mu lan Ekime?! Ha?! Konuş! Dokundun mu karıma?!"

"Kendisine sorsana, Tözün."

Adamı yakasından tutup kendine doğru çekerken "Dokundun mu lan?!" diye bağırdı. Ekime soramazdı. Ne bu soruyla canını yakabilirdi karısının ne de kendisi dayanabilirdi onun dudaklarından döküleceklere.

"Bırak da karın anlatsın geçirdiğimiz zevkli dakikaları, Tözün."

Caner Tözün daha fazla kendini kontrol edemeyeceği gerçeğini idrak ettiği an belinden silahını alıp şarjörü adamın kalbine boşalttı. Belki de öğrenmemesi daha iyiydi.

Günümüz...

Elini saçlarının arasına daldırdığı sırada dudaklarını da başına bastırıp derin bir nefes aldı. Onu buraya getirdiği gün hissettiği nefretin aksine şimdi burada olduğu için memnundu. En azından hayatı tehlikede değildi.

Ekim Tözün şaşkınlıkla öylece dururken ne adamı itmek ne de sarılmak geliyordu içinden. Sadece durdu. Gözlerinin önünde geçmişi can bulurken durdu. Geri dönmüş olan ilk aşkı zihnini işgal ederken de durdu. Farkında olmadan adamın kokusunu içine çeker de durdu. Ta ki... Ta ki kalbinin ritmi beklemediği şekilde hızlanana kadar. Hızla Caneri itip birkaç adım geriledi.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıWhere stories live. Discover now