20. Bölüm: Gözyaşının Kızı

41.3K 2.7K 2.5K
                                    

"İçine atıldığımız çukurlara..."

BÖLÜM 20

🎼 Billie Eilish - listen before i go 🎼

1 yıl önce

Bir insana güvenmek ile inanmak arasında ince bir çizgi vardı. Şüphe, zihne yerleştiğinde güven yavaş yavaş uzaklaşır ve kaybolurdu. Bir insana güvenmezsenizde onunla yaşamaya devam edebilirdiniz. Fakat inanç, sihir gibiydi. Gönülden bağlanıp koşulsuz kabul ettiğiniz insan, karşınıza geçip size doğruları söyleyip canınızı yakmak istese bile ona inanmazdınız. Gözünüze, kalbinize bir perde iner, sanki bir büyü altındaymış gibi ona inancınız bitmezdi.

Olanlara inanamıyordum. Tekrar ve tekrar düşünüp kahkaha atmak dışında elimden bir şey gelmiyordu. Ener'in ya da Eylül'ün canımı bu kadar yakmayacağını biliyordum. Onların hatasız olduğuna inanıyordum. Her an biri çıkıp şaka olduğunu söyleyecek gibiydi.

Yatağın karşısındaki aynadan kendimi izlerken şişen gözlerime, karışan saçlarıma baktım. Yanıma gelip üstümü değiştiren annem, yemek yemem için zorlayan Umay abla dışında kimseyi görmemiştim. Yanıma her geldiklerinde uyuyor numarası yapmıştım. Duvarın dibinde sessizce duran telefonum ve ben odada yalnızdık. Beynimde asla susmayan sesleri birinin bastırmasına ihtiyacım vardı. Beni bu acıdan kurtarıp duyduğum şeyleri unutmam lazımdı.

Aynadaki görüntümü dikkatlice incelediğimde altımdaki tayt ve sweat dikkatimi çekti. Belki de bir yürüyüş yapsam her şey düzelir diye düşünerek ayağa kalktım. Ayağıma geçirdiğim spor ayakkabılardan sonra merdivenlerden yavaşça indim. Mutfaktan çıkan Umay abla ile göz göze geldiğimde ürperdim. Beni gördüğünde şaşkınlıkla ismimi söyledi.

''Asel.''

Ağzımı açıp tek bir kelime söylemedim. Yanından sessizce geçip odaya gideceğim sırada annemin sesini duydum. ''Umay!''

Beni gördüğünde sessiz kalıp sadece izledi. İkisini de umursamayıp bahçeye yöneldim. Arkası dönük bir bedeni camın arkasında gördüğümde babam olabileceğini düşündüm. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda elindeki sigarasıyla bana dönen kişiye baktım. Yağız, gözleri kan içinde beni izliyordu.

''Asel.''

İsmimi fısıldadığında içimde çığlıklar koptu. Sesini duymak acımı tetikledi. Gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında elindeki sigarayı bırakıp beni kendine çekti. Bedenime sarılırken kulağıma fısıldadı.

''Geçti bir tanem.'' Hıçkırıklarım geceye karışırken durmadım.

''Geçti bebeğim.'' Kokusunu duyduğum her an daha çok ağladım. Güçsüz kollarım bedenine sıkıca tutunurken beni bırakmasından korktum. Onu da kaybedeceğimi düşünüp daha çok sarıldım. Aynı kelimeyi defalarca tekrarlarken sesini duydukça ağlamaya devam ettim.

Bir an olsun beni bırakmadığında rahatlayarak bir adım geri çekildim. Titreyen elleri telaşla yüzümü buldu. Gözyaşlarımı temizlemeye çalışırken yüzündeki çaresizlik ruhumu titretti. Onun da ağladığını gördüğümde içim parçalandı. ''Ağlama,'' demek istedim. Gözyaşlarının durduracak tek bir kelime söylemek istedim ama yapamadım. Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Boğazımdaki düğüm, içimdeki hıçkırıklar konuşmama izin vermedi.

Ağlamayı bıraktığımda kollarından ayrılıp çimlerdeki puflardan birine oturdum. Kollarımı bacaklarıma dolayıp kendimi yok etmek için çabaladım. Olabildiğince kendi içime gömüldüm. Karşımdaki pufu alıp yanıma getirerek oturdu. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane alıp tekrar yaktı. Vicdan azabı her yerimi sardı. Yağız, sigara içmezdi. Benim yüzümden, bizim yüzümüzden içiyordu. Tüm olanlar onu da mahvederken kendini sigara ile iyi hissediyordu. Çünkü lanet olasıca yaşananlar sigaranın verdiği acıdan daha büyüktü.

ASELWhere stories live. Discover now