37) Emine, Annesinin Hastaneye Yatırılma Sebebini Öğreniyor

Start from the beginning
                                    

dedi ve cümlesinin devamını getiremedi. Başını yine önüne doğru eğdi. Bir süre kendisine gelmesini bekledim. Eğmiş başını elimle kaldırdım.

- Hülya abla, yardımcı ol bana. Anneme neler olduğunu öğrendikten sonra onu buradan çıkartmak istiyorum.

Hülya abla sandalyesinden kalktı, pencerenin kenarına gidip "gel" dedi. İkimiz de pencereden bacaklarını vücuduna çekmiş bir şekilde uyuklayan annemi izliyorduk.

- Kızım; ben annenin hasta olduğuna inanmıyorum. Zamanında onun tek eksiği senmişsin. İlaçlarını aldığında, al karşına konuş. Hasta gibi değil de sanki üniversitede konuşma yapan akademisyen gibi olduğunu anlayacaksın. Yaşadığı acı dolu yıllar onu bu hale getirmiş. Tabi en önemlisi de senin yokluğun. Fideyi diktikten sonra can suyunu vermezsen o fide büyümeden ölür. Sen annen için can suyumuşsun. Bak, o da can susuz ölüyor.

Hülya abla bütün bunları söylerken, gözlerinden akan yaşları umursamıyor gibiydi. Hiç bir kan bağı olmayan bu kadın annem için gözyaşı döküyordu. O an kendimden ne kadar nefret ettiğimi anlatamam. Annemin yok olup gitmesine izin vermeyecektim. Hülya ablaya döndüm.

- Abla, ben annemi buradan nasıl çıkarabilirim?

- Bunun için önce annene bakışını değiştirmelisin. Sonrası kolay, çünkü annen burada kendi isteği ile kalıyor.

Annemin burada kendi isteğiyle kalmasına çok şaşırmıştım. Aklımda oluşan ilk soruyu Hülya ablaya sordum.

- Böyle bir yerde kim neden kalmak ister ki?

- Dışarıda yeterince acı çekmiş kimsesi olmayan biri!

Demek istediğini tam olarak anlamıştım ama bunları düşünmek için çok geç kaldığımın farkındaydım.

- Hülya abla. Annemin iki yıldır burada kaldığını söyledin. Peki nasıl geldi buraya? Yani neden yatırıldı?

- Annen bu hastaneye geldiğinde ben yoktum. Bildiğin gibi doktor Hakan notlarında, üvey kızını boğduğu için burada olduğunu yazmış ama yine de eski hastane personeli daha iyi bilir.

dediği sırada odanın kapısı açıldı. 50'li yaşlarda, uzun boylu, siyah saçlarını toplamış bir kadın odadan içeri girdi. Hülya ablaya,

- Yemeğe çıkıyorum, geliyor musun?

dedi kapının önünde bekleyerek. Hülya abla da;

- "Heh, Nuran bilir!

dedikten sonra beni gösterdi ve devam etti.

- Nuran; bu kızımız Songül İpek'in kızı. Annesinin buraya nasıl geldiğini soruyor.

Kadın kapıyı kapattı ve bize doğru yürüdü. Bana baktı,

- Gözlerini annenden almışsın.

dedi ve devam etti.

- Polisler anneni, annesinin ve babasının mezarının yanındaki toprağı kazarken bulmuş. "Ne yapıyorsun" dediklerinde de "kızımı öldürdüm, onu gömüyorum" demiş. Polislerde buraya getirdiler. Doktoru Sinan Bey de yatış verdi hemen.

Her şeyin yerli yerine oturduğunu düşünerek araya girdim.

- Ama annemin üvey kızını öldürdüğü için burada olduğu yazıyordu kitapta.

Nuran abla biraz daha yaklaştı.

- Kim söyledi bunu sana? Hangi kitaptan bahsediyorsun?

Hülya abla araya girdi ve kitabın nasıl yazıldığıyla alaka kısaca bilgi verdikten sonra Nuran abla devam etti.

- Saçmalamayın ya. Songül kimseyi incitmez. Onu tek derdi kendisiyle. Kendisine zarar veriyor sürekli. Songül kim, bir insanı öldürmek kim.

Hülya abla tekrar araya girdi.

- Ama Doktor Hakan notlarında aynen bu şekilde yazmış.

Hülya ablaya doğru eğildi Nuran abla.

- Hülyacığım, Songül'ün dosyasını alıp okuduğunda dediklerimin doğru olduğunu görebilirsin, tabi yönetim buna izin verirse.

dedi ve odadan çıktı. Mezarlıkta ismimin yazıldığı tahtanın neden orada olduğunun da açıklaması yapılmış oldu. Tabi bunu Hülya ablaya söylemedim. En baştan beri kendime sormam gereken soruyu hiç sormadığımı düşündüm o an. Madem annem bir çocuğu öldürüp buraya girmişti, bu çocuk neredeydi? Hülya ablayla bu konu üzerine konuştuk. Bir süre sonra Ataköy'deki özel poliklinikte çalışan Pervin'in anlattıkları aklıma geldi. Eksiksiz bir şekilde Pervin'in bana anlattıklarını Hülya ablaya anlattığımda; gözleri, ağzı ve kaşları film izler gibi şekilden şekle girmişti. Pervin'in tüm bunları kendisinden önce bana anlatmasına içerlemişti ama hissettirmeme çalışıyordu. Bir süre daha konuştuktan sonra; anneme ne olduysa o poliklinikte olduğu konusunda hemfikir olduk. Hülya abla bir anda.

- Bu olay; beni mesleğimden edecek bile olsa, annene neler olduğunu öğrenmen konusunda sana yardım edeceğim. Anlaşılan bu işin içinde sadece annen yok!

Hülya abla bunları söylerken amazon savaşçıkadınlar gibi dimdik ve güçlüydü.

Songül 2 (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now