11) Doktor ve Hastabakıcılar

62 3 0
                                    

Haftanın belirli günlerinde doktorlarımız bizi ziyarete gelirdi. Bizlerle birkaç dakika konuştuktan sonra ellerindeki kağıtları doldurup arkalarına bakmadan giderlerdi. Yanımıza gelmelerinin sebebi; ellerindeki kağıdı doldurmak mı, yoksa bizleri dinlemek mi? Hala bu konuda tam olarak emin değilim. İki yıl içinde çok sayıda doktor değiştirmiştim. Aslında "değiştirdim" demek doğru olmaz. Zaten öyle bir hakkınız da yok. "Neden" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Neden olacak! Biz deliyiz ya, unuttunuz mu?

Benim doktorum; hastanenin başhekimi Doktor Sinan. Aramızda kalacağını bildiğim için size bir sır vereyim. Başhekim olduktan sonra götü kalktı ama haklı bir göt kalkışı bu. Adam işinde gerçekten çok iyi. Çoğu hastasıyla 10 dakikadan fazla konuşmazken, benimle konuşmak için can atıyor. Çok seviyordum keratayı. Hatta bir ara bensiz yapamayacağını bile düşündüm. Benim gibi akıllı bir deliyi bulması zor tabi. Ben onun için bir denek, belki bir kobay gibiydim. Yanıma ne zaman gelse; yemeğimi yiyip yemediği mi, yeterince uyuyup uyumadığımı ya da ilaçlarımın bana nasıl geldiğini bile sorardı. Canım benim yaaa. Bu soruların hiçbirini bana dışarıda kimse sormadı be. Seviyor bu adam beni ama ben yüz vermiyorum, sürünsün biraz..

Hastabakıcıların çoğu iyi insanlardı ama aralarında en iyisi Hülya ablaydı. Bu hastaneye yeni gelmişti ve bizimle çok ilgiliydi. Yeri geldiğinde bizleri; hemşirelere, temizlik personellerine hatta doktorlara karşı korurdu. İlk geldiği zamanlarda onunda bizler gibi deli olduğunu düşündüm; çünkü bizler gibi düşünüyor, bizler gibi davranıyordu. Bazen aramıza gelip uzun uzun sohbet bile ederdi. Bir keresinde onun da benim gibi kafasına takılan bir konuyu dakikalarca konuştuk. Düşünen adam heykeli hastanemizin bahçesinde. Bence bu heykelin olması gereken son yer burası. Ya arkadaş; bizler zaten çok düşündüğümüz için burada değil miydik? Bence o heykelin akıl hastaneleri hariç her yere konması gerekiyor. Asıl düşünmesi gereken insanlar dışarıda. Hülya abla da benimle aynı fikirdeydi ama çok abarttığımı düşünürdü. Aslında az bile söylüyordum. Ben akıl hastanelerinde; hırsızlara, tecavüzcülere, sapıklara ya da akıllı geçinen salaklara hiç rastlamadım. Yukarıdaki bazı cümlelerim gaza gelme sonucu yazılmıştır, lütfen ciddiye almayın. Ciddiye alsanız da umurumda değil açıkçası..

Bir sabah; iriyarı iki hastabakıcının "zilli" dediğimiz bir hastanın kollarından tutup odasından çıkarttıklarını gördüm. Tabi sadece ben değil, tüm hastalar gördü. Zilli dediğimiz bu arkadaşımız; koyun çanını eteğine takıp dolaştığı için zilli derdik. Onun zil sesini bile özledim, şimdi nerededir acaba? Zilliyi çığlıklar içinde koridordan sürükleyerek, her hastanın korkulu rüyası elektroşok odasına götürdüler. Hiçbir işe yaramayan, sözüm ona bu tedavi yöntemini bazı doktorlarımız çok seviyordu. Bu tedavi yöntemini bazı doktorlar prim almak için yaptıklarını öğrendiğimde şok olmuştum. Biraz daha para kazanmak için bir insana elektrik vermelerini aklım almıyor. Aklımın almadığı çok şey var ama şimdi başınızı şişirmeyeyim.

Songül 2 (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin