14) Hastaneye Gazeteci Geliyor

65 3 0
                                    

Havuz başındaki şezlongumda uyuya kaldığım için kıpkırmızı olmuştum. Oda arkadaşım yaralı sırtıma süzme yoğurt sürüyor, diğer arkadaşlarım da kokteyllerini yudumluyorlardı.. Tamam tamam bu sefer hayallerimi sizlerle paylaşmayacağım. Oda arkadaşım yaralının bana eski kocasıyla güzel anılarını anlattığı bir gün koridorumuzun kapısından; otuzlu yaşlarda, uzun boylu, çakma sarı saçlı, yüzüne inşaat malasıyla makyaj yapılmış, güzel giyimli bir kadın girdi. Ayakkabılarının topukları fayans zemine vurmasıyla hastaların çoğu ona doğru bakmaya başladı. Kadın birkaç adım attı. Sağındaki hastabakıcılarının oturduğu bölüme yaklaştı. Elindeki kağıdı gösterdikten sonra; hastabakıcıyla birlikte koridorun diğer tarafına doğru yürümeye başladılar. Tüm hastalar, bize doğru gelen bu kadının her adımını takip ediyordu. Televizyonu kapatan hastabakıcı, kadının omzuna dokunduktan sonra "kızlar; bu hanım kızımız gazeteci ve sizlerle konuşmaya gelmiş" dedi. Hastabakıcının dediklerine değil de, kadının ne giydiğiyle ilgileniyordum. Dizlerinin biraz altında dar bir elbise, upuzun sivri topuklu bir ayakkabı, minicik göğüslerini büyük göstermek için giyilmiş destekli sutyen ve insan burnunu yakacak derecede sürülmüş parfüm. Elinde de kocaman bir bilgisayar çantası var ama içinde bilgisayarın olmadığı belliydi. Hemen önündeki masanın üzerine çantasını koyduğunda da buna emin olmuştum. Bizim o bilgisayara zarar verebileceğimizi düşünmüş olacak ki yanında bilgisayar getirmemişti hasbaamm.. Bizi biraz tanısa; bilgisayarına değil de ona zarar vereceğimizi bilirdi. Salak işte. Hastabakıcı konuşmasına devam ederken; hastaların çoğu kadına o kadar çok yaklaştı ki; gazeteci kılığındaki bu süslü kokana geriye doğru bir adım atmak zorunda kaldı.

Gazeteci kılığındaki bu kadının, hastabakıcının gözetimi altında hastalarla birbir konuşmaya başladığında hareketlerini saniye saniye inceliyordum. Hastaların deli olduğunu kabul eder bir şekilde davranıyordu. Geldiğinden beri 6 hastayla konuştu ama 6 hastanın 4 tanesi ses kaydı cihazını çalıştırmasına izin vermedi. Genelde bir hastayla konuşurken başka bir hastanın da yanına gelmesiyle, karşısındaki hastanın söylediklerine odaklanmakta zorlanıyordu. Aradan bir saat geçmişti ki, gözlerini ovuşturduğunda yorulduğunu anladım. Hastabakıcıya; "biraz ara vereyim" dedikten sonra koridordan çıkıp gitti. Yarım belki de bir saat sonra geri geldiğinde kendini toparlamış gibi görünüyordu. Yine aynı havalardaydı ve makyajını çantasından ayırmadığı inşaat malasıyla tazelemişti. Makyaj tazelemeyi de hiç anlamış değilim. Ne yani; sizin cildinizin bayat makyaja alerjisi olduğu için mi sürekli tazelemeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Hadi biraz daha olumlu düşüneyim. Bir kadın kendini iyi hissetmek için makyaj yapıyor diyelim. Bir insan; akıl hastalarının yanında kendini neden iyi hissetmek istesin ki? Bulunduğun ortamdaki kadınların çoğu dilenci gibi zaten. Bu neyin havası? Camiye giderken bikini giymeye gerek yok. Madem giydin, bunu cemaate göstermeye hiç gerek yok.

Gazeteci kılığına girmiş bu koca götlü kanarya, yanından hiç ayırmadığı hastabakıcıyla birlikte aramıza tekrar geldi. Hastabakıcı, adımı okuduktan sonra "lütfen yapma" der gibi gözlerimin içine bakmaya başladı. Bende "rahat ol, sorun yok" der gibi başımı hafif bir şekilde salladım. Kadının karşısındaki sandalyeye oturdum. Kadın bana adımı ve soyadımı sorduğunda zaten salak olduğunu düşündüğüm bu kadın, sorduğu bu soruyla bunu ispatlamış oldu. Gözlerimle, masanın üzerine koyduğu kağıdı işaret ederek "orada yazıyor ya!" dediğimde sorduğu sorunun ne kadar saçma olduğunu düşünmüş olacak ki dudaklarını dümdüz yaptı. "kaç yaşındasınız?" diye sorduğunda ise hiç konuşmadan yine gözlerimle ama bu sefer daha belirgin bir şekilde elindeki kağıdı tekrar gösterdim. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kadın her hastaya sorduğu ama tüm cevapları elindeki kağıtta yazan bu soruları sormaktan nihayet vazgeçmişti.

Koridordaki tüm nefesi bir anda içine çeker gibi derin bir nefes aldıktan hemen sonra "ne zamandan beri buradasın?" diye sordu. Sağ elimin işaret parmağı ile yanındaki hastabakıcıyı göstererek "ondan daha eskiyim" dediğimde gözlerindeki korkuyu gördüm. Bir süre sessiz kaldı. Bana bakmak yerine tavana doğru bakmaya başladığında "Masamın üzerindeki kahvemi yudumlamak yerine benim bu delilerin arasında ne işim var" diye düşündüğünü aklımdan geçirdim. Haksız da sayılmazdı hani. Güzel masanın üzerindeki güzel kahvesini içmek yerine, delilerin arasına gelmişti. Salak işte..

Songül 2 (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin