11. Bölüm: Çaresizliğin Sancısı

Start from the beginning
                                    

"Ne oldu sana? Neden ağlıyorsun?"

Hıçkırıklarım kesilmezken konuşamadım. "Biri bir şey mi yaptı?"

Söylediği ile çığlık atmak her şeyi parçalamak istiyordum. İçimdeki öfke dinmiyor, çaresizlik bütün bedenimi sarıyordu.

Arkamı dönüp gitmeye çalışınca beni kendine çekip elini çeneme koydu. Kafamı kaldırıp yüzüne bakmam için zorladığında gözlerimi kapadım. Mavi gözlerindeki acıyı görmeye dayanamayacaktım. Eğer o gözler benim yaramın aynısını alırsa kendimi asla affedemeyecektim.

"Bana bak." dediğinde gözlerimi daha sıkı kapatıp elinden kurtulmaya çalıştım.

"Beni rahat bırak."

Sesim o kadar kırgındı ki ne söylediğimi ben bile zar zor anlamıştım. Tepkim ile şaşırırken kolumu ondan kurtarıp koşmaya başladım. Caddeye çıktığımda gördüğüm ilk taksiye atlayıp eve gittim. Yolculuk boyunca ağlamış bir an susmamıştım. Taksici benim için endişelenirken terslemiştim.

Arabadan inip bahçede yürürken bacaklarıma değen tüyler ile irkildim. Ayaklarıma baktığımda Paşa'yı gördüm. Üzüldüğümü görüp o da endişelenmişti. Elimi yalayıp dikkatimi çekmeye çalışıyordu. Eğilip kafasını okşadığımda onu bile hak etmediğimi düşünüp yıkıldım.

Eve girip doğruca mutfağa yöneldim. Ağlamaktan yorulmuş ve tükenmiştim. Bir bardak alıp tezgahın üzerindeki sürahiden su doldurdum. O kadar sakindim ki hiçbir şey hissetmiyor, mutfağın camındaki yansımadan kendime bakıyordum.

Suyu içmeye başladığımda boğazımdaki yumruğu yok etmek istercesine yutkundum. Göz yaşlarım durmuş yerini öfke almıştı. Burnumu çekerken bardağı yerine koymuş sıkıyordum.

Yansımamdan gözlerimi alamazken öpüşmeyi düşündüm. Boş elim dudaklarıma yöneldi. Parmaklarım, üstünde dolaşırken Ener'in dokunuşundan tiksinmek dışında hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim. Ellerinin üstümde olduğu her an midem bulanmıştı.

Karşımda ağlayarak kurduğu cümlelere inanamamıştım. Ondan böyle bir hareket beklemezken hazırlıksız yakalanmıştım. Şaşkınlığımdan faydalandığında tepki veremediğim için kendime kızdım.

Deniz'i düşündüğümde dilimi ısırdım. Ağzıma kan tadı gelinceye kadar durmadım. Öfkemi kendimden çıkararak ceza vermek istiyordum. Fakat yapacağım her şeyin faydasız olduğunu bilerek çaresizliğin kollarına teslim oldum.

Göğsümdeki hortum tüm bedenime yayılırken hareket etmiyor mutfağın ortasında dikilmeye devam ediyordum. Önümdeki tezgâha yaslanırken tuttuğum bardak ayakta durmamı sağlıyordu.

Mavi gözler zihnimde canlanırken yansımamda bir damla yaşın aktığını gördüm. Baktığım cam çatladığında elimdeki bardağı fırlattığımı fark ettim.

Sakinlik rolünü bir kenara bırakmış öfkemi kontrol edememiştim. Bir anlık rahatladığımı hissedince kendimi durduramadım. Elime aldığım sürahiyi de cama fırlattım. Daha iyi hissettim. Devam ettim. Tezgahın üzerinde gördüğüm her şeyi savurdum.

Arkamdaki dolaplara dönüp içinde ne varsa çıkarıp yere indirdim. Bir yandan ağlarken diğer yandan elimin değdiği her şeyi öldürdüm. En sevdiğim takımı tuzla buz ettim. Bardaklardan, tabaklardan kurtuldum. Mermer zemine çarpan sesi duydukça tatmin oldum.

ASELWhere stories live. Discover now