kırk iki

1.1K 117 38
                                    

Selamınaleyküm güzel okurlarııım, keyifli okumalar dilerim.

Satır arası yorum yaparsanız hikayenin aktifliği tekrar artacaktır, şimdiden çok teşekkür ederiim💚

Bilinmezlik. Belki de en kötü şeydi insanlar için. Nerede olduğunu, ne için yaşadığını, nereye gittiğini biliyor muydu? Gayesi kalmış mıydı kimsenin? Neler umrumuzdaydı mesela? İndirime giren kıyafetler miydi umurumuzda olan yoksa dünyada günden güne dökülen kan mı? Ailemizin bugün ne yiyeceği mi önemliydi, İslamiyeti hakkıyla öğrenip öğrenmemesi mi? Çocuklarımızın ellerinde olan telefonların markaları mı umrumuzdaydı, içerisinde olan türlü iğrençlikler mi? Kızlarımıza "edep, edep" diye bağırmak mı daha önde geliyordu bizim için yoksa oğullarımıza edebi ahlakı aşılamak mı? Git gide ölen insanlığımızın; ahlak anlayışımızın üzerine toprak atmak istiyordum, vakti zamanı gelmişti artık.. Artık gözümüzü açmak vaktiydi. Artık bir şeyleri anlayıp kavramamız gerekiyordu. Ahlakımızı,kültürümüzü,milli benliğimizi bu kadar yüz üstü, biçare bırakmamamız gerekiyordu. Aklıma yazarın çok fazla etkilendiğim şu sözü gelmişti; "seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle çalışan bu dünyada kendin olarak kalabilmek, en zor savaşı vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı,artık hiç bitmez!"

Bunları aklımın bir ucuna bırakıp kendi halimi düşünmeye başladım. Bir yol, bir ışık arıyordum zihnimin içinde beni buraya bağlayacak, beni bu adama bağlayacak bir şey. Onun hatırladıklarıyla benim hatırlarımı kavuşturacak bir şey. Ne zaman, nerede bulabileceğini bilmiyordum ama içimde bir umut vardı, aslında umut hep vardı. Nefes alabildiğimiz sürece; hep vardı.

Tek bildiğim, tek tanıdığım, tek sığınağım; Rabbimdi.
Şimdi de sığınıyordum merhametine, gücüne, istediğini istediğine verebilmesine. O'ndan başka kimimiz vardı ki zaten? Sadece zor zamanlarda aklımızın köşesine düşen Rabbimizinden başka, bize şah damarımızdan bile yakın olan, bizi yediren, içiren, giydiren, yaşatan, koruyup-kollayan Allah'ımızdan başka kimimiz vardı?
İnsanoğlu olarak nankörlük ediyorduk, kulluğumuzu.. bu dünyaya geliş amacımızı, ahiretimizi unutuyorduk.
Oysa Allah her zaman bizimle olan, her derdimize deva olan, bizi en çok seven, bize merhamet kapılarını hiçbir zaman kapatmayan değil miydi? Düştük mü kaldıran, ufak bir yakarışımızı bile duyan değil miydi?

Meryem suresinin şu ayetleri düştü aklıma;

3-Hani o alçak sesle rabbine yalvarmıştı.
4-"Rabbim" demişti "Benim kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! (şimdiye kadar) sana yönelttiğim duada cevapsız bırakıldığım hiç olmadı."

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Tam da şu an 'Rabbim' diyordum.

"beni bu bilinmezlikten çek kurtar, sen bana dayanma gücü ver, sen benim imanımı kuvvetlendir Ya Rabbi! Sen bana yardım et, sen bize hayırlısını nasip et. "

Elimdeki küçük Kuran'ı göğsüme yaslayıp sarıldım. Bu evde tanıdık gelen nadir şeylerden biriydi.

" Rabbim ben sana ettiğim dualarda hiç eli boş dönmedim..."

gözümden süzülen tek damlaya engel olamamıştım,içim yanıyordu.

"Rabbim."

Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Özlemiştim Allah'a sığınmayı.

Özlemiştim; Allah'a teslim olmayı.

Elimdeki Kuran'ı öpüp aldığım yere tekrar yerleştirdim. Üzerimdeki namaz kıyafetlerimi de çıkartıp yanan gözlerimle koltuğa doğru adımladım. İçimin yangını bir nebze de olsa sönmüştü, hafiflemişti.
"Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."

SANA HAYIRDIR!Where stories live. Discover now