üç

7.8K 596 178
                                    


İyi okumalar;);););););)

Malum günün üzerinden 2 gün geçmişti ve ben Elhamdülillah şuan daha iyiydim. Zihnim ferahlamıştı.

Biz gerçekten varoluş sebebimizi unutmuş insanlardık. Bu güzel dünya? gözümüzü kör eden, nefsimizin eline oyuncak eden bu dünya ve en azından 5 vakit bile ayırmadığımız bu dünyayı Yaratan, Ham'dolsun Müslüman olmamızı nasip eden. Böyle güzel bir ülkede özgürce yaşamamızı nasip eden Allah'a, şükürsüzlük değil miydi bu?

Namaz bizim için gerekli ve kıymetli olandı, Allah'ın bizim namazımıza ihtiyacı hiçbir şekilde yoktu. Ama biz aciz kulların o huzur kapısına, o her derdimize yetişen mükemmeliyet kapısına ihtiyacımız vardı.. Ve hala gitmiyoruz, ayağımıza bağ olan ufak şeyleri bahane ederek hem de..
Bir kere daha vay halimize dedim "vay halimize".

Uyanmamız gerekti. Uyan ey Müslüman deyip silkelenmemiz gerekti. Sadece kimlikte yazan İslamiyet ile bitmiyordu. Hayatımıza yerleştirip gerçekten "Müslümanca" yaşamamız gerekti.

Karamsarlıktan kurtulmak için sesli bir şekilde "Alllllllah" diye bağırdım.

Annemin;
-"Sen yine mi düştün Hazaaaal!"

Diye seslenmesiyle iyice kendime gelmiştim.
Koridora doğru;
-"Keşke ben düşseydim de müslüman olarak biz bu hale düşmeseydik be gülüm."

Diye seslendim.

Koridordan geçip babamın yanına gidecekken Musab'ın odasından gelen Kur'an sesi içimi öyle bir sevince düşürmüştü ki.. kendimi onun kapısına doğru ilerlemekten alıkoyamıyordum. Çok güzel, Kur'an a yatkın bir sesi vardı..

birkaç dakika sonra içeriden gelen ses kesilince kapıyı tıklayıp odaya girdim. Musab'ı karşımda takkeli ve fazla nurlu ve fazla masum bir biçimde görünce gözlerim dolmuştu.

Canım kardeşiim

-"İyi ki benim kardeşimsin be Musabiko."

kafasındaki takkeyi aldım

-"Gel bir de bana sor. Ben mutlu muyum? Bir sor, sor hele sor bırahın gelsin."

Heyecanlı bir şekilde bakıp;

-"mutlu musuuuun?" Dedim

-"tabii ki değilim, çekil şuradan sümüklü."

deyip yanımdan geçti.

Sok olmuş bir biçimde arkamı döndüm. Musab kapı pervazına yaslanmış gülüyordu. Kafasına bir tane geçirince yanağımdan makas alıp;

"canım ablam be. seviyorum ulllleyyyyn!" diye bağırdı. Sonra koşarak içeri gitti. Utangaç çocuktu mübarek.

Dışarıya hep mutlu yüzünü gösteren insanlardandı o da. Küçükken amcam ve yengem bir trafik kazasında vefat etmişlerdi. O arabada Musab yoktu. Süt annesinin yani benim annemin Yanındaydı. 2 günlük bir iş seyahati için gitmişler oysaki.. Tabi böyle olunca Musab bebekliğinden itibaren bizim evimizde kalmaya başlamış. Yani misafir değil bu evin yerli elemanı. Kardeşim, dostum ama sırdaşım değil tabii ki. Babama baba anneme de anne diyordu, küçüklükten babamlar bilerek öyle alıştırmış. Şu an ne biz onu ne de o bizi öz ailesinden ayırt etmiyordu. Biraz deli dolu ama bayağı da komik bir beydi. 18 yaşında koyu yeşil gözlü 1.80 boyunda.. taliplerini bekliyoruz..

Aslında beklemiyoruz ben ona güzel, eli yüzü düzgün birini buluuuu... şaka, isteyen herkes talip olabilir.

Ben ayakta boş boş dururken cebimdeki telefon titremeye başladı. Ekranı açıp bildirimlere bakınca epeyce mesaj biriktiğini gördüm.

SANA HAYIRDIR!Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ