yirmi beş

3.3K 315 98
                                    

Sanırım wattpad de bir sorun olduğu için bildirim size gelmiyor :(

Kesitle beraber tam bölüm geldi, biliyorum yine kısa oldu biraz amaa sınav haftası bitti belki bu hafta sonu bitmeden bir bölüm daha bile gelebilir söz vermiyorum, bi ihtimal Yorumlarınızı eksik etmeyin iyi okumalaaar (multiyi ne zaman açmanız gerektiğini yazdım okudukça görürsünüz.)

Hazal'dan
Kaç senedir İstanbuldaydım ama daha önce hiç böyle bir yer görmemişti.

Fazla güzel, fazla sakin tam da benim sevdiğim türden bir yerdi. Etrafımı incelemeyi bırakıp Fatih'in gittiği yere doğru yürüdüm. Dilrubada anlamlandıramadığım bir sessizlik vardı. İçeriye girdiğimizden beri kimse konuşmuyordu. Gireli de 30 saniye falan olmuştur ama olsundu.

Fatih köşede bir yere oturunca biz de onun karşısında ki sandalyelere oturduk. Saniyesinde garson gelmişti.

"Hoşgeldin Fatih abi ne alırdınız?"

Deyip kafasını bize çevirdi. Fatih bildiği ve sürekli geldiği bir yere getirmişti sanırım ya da burada çalışan garson tanıdığıydı. Bilemiyordum.

Garson cevap beklermiş gibi hâlâ suratıma bakıyordu. Şu an yemek yiyecek konumda değildim o yüzden içecek bir şeyler alsam iyi olabilirdi.

"Portakal suyu varsa alabilirim." deyip garsona baktım.

"Var tabi olmaz mı, en taze sıkılmışından getiriyorum şimdi. Siz ne alırdınız?" deyip Dilrubaya döndü. Garsonun bakışları üzerimde ağırlık yapıyordu. Hafiflemiştim.

Dilruba da siparişini verdikten sonra Fatih de büyük boy buzlu kola istemişti. Kola en sevdiğimdi lakin annem sayesinde colaturka içmeyi bile bırakmıştım...

Ortam çok gergindi ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Attığın tekmenin acısını hala hissediyorum sakın unuttum sanma bücür."

Fatih'in dediği şeyle kafamı Dilrubaya doğru çevirdim. Yüzünde mutlu bir ifade vardı.

"Valla o zaman haketmiştin Fatih abi bir daha olsa bir daha geçiririm tekmeyi, söz konusu Hazalsa gerisi teferruattır." deyip kıkırdadı. Fatihte sırıtıp kafasını bana çevirdi. Bu çocuğun gülüşünü değil sırıtışını görüyordum. Çünkü sadece sırıtıyordu!

Kalbimin teklediğini farkedince gözlerimi masaya çevirdim, yeni gelen portakal suyumdan şekilli şukullu pipetimle yudumladım.

"Hazal." deyip değişik bir ses tonuyla konuşmaya başladı Fatih. Sesi kısık çıkıyordu.

Kalbimin atışlarını tekrar beynimde hissediyordum.

"Şimdi bildiğin gibi zamanı israf etmemeliyiz değil mi? O yüzden babanla konuşta 1 aya evlenelim."

Dedikleri tam da kalbime kalbime batmıştı. Aynı zamanda hem bu kadar güzel konuşup hem de nasıl bu kadar kalas olabiliyordu? İnanılır gibi değildi.

"Ben seni tanımıyorum, seninle neden evleneyim?" deyip kısa bir cevap verdim. Şuan kendimi tripli kezbanlar gibi hissediyordum ama kendinden ve benden de bu kadar emin konuşması sinir bozucuydu.

"Yapma işte, ben seni sen de beni gayet de iyi tanıyoruz."

Haklıydı aslında. Fatihe dair çoğu şeyi biliyordum. Acılarını biliyordum, Benim en kötü zamanlarımda yanımdaydı.
En önemlisi buydu.

Aklıma gelen ilk ve en mühim soruyu sormak için ağzıma açmışken duyduğum soruyla ağzım açık kalmıştı.

"Namaz kılıyor musun? Benim için en önemlisi bu." deyip tekrar sırıttı.

SANA HAYIRDIR!Where stories live. Discover now