on üç

4.8K 416 122
                                    

Elimdeki telefonla uğraşırken kafamı kaldırıp sokağı inceledim. Karşıdan gelenlere dikkat kesildim. Aslında sadece Hazal'ı görmüştüm. Ama o beni görmüyordu.

Hazal babasının yanına gelince kafamı başka bir tarafa çevirdim. Kulak misafirliği ediyordum.

Kalbim normal atıyordu ta ki Hazal'ın

-Fatiih

diye seslenmesine kadar.

***

FATİH'TEN

Tam dönecektim ki biri bacağıma çarptı.

-Hazal ablaaaaaaaaa

Çocuk arkamdan geçip Hazal'a sarılmıştı. Bacağıma çarpmamıştı, bacağımı sömürmüştü.

'Yavaş olsana lan' diye bağırdım. anında bütün gözler bana döndü. Musab ne oluyor? der gibi kaş göz işareti yaptı. Hamza amca bir şey demeden Ufuk'un kolundan tutup yürümeye başladım. Ufukla apartmanın kapısına gelince;

"neden bağırıyorsun oğlum çocuğa, ne yaptı?"

Sorusuna cevap vermeden;

"O veledin ismi Fatih mi?"

"Evet duymadın mı? Hazal Fatih diye seslendi."

"Duydum. Duymaz olur muyum?"

"Sen çocuğa neden bağırdın onu anlamadım?"

"Oğlum Hazal'a sarılacağım diye çocuk bacağımı deşti. Görmedin mi? hala acıyor lan!"

"Sallama Fatih küçücük çocuğun çarpması senin canını mı yakar? Sallama, sallayacaksan da tutarlı salla, gülesim geliyor"

"Acıdı tabi oğlum. Çocukta ayı gücü var demek ki. Sana da bir tane çaksın da gör bakayım acıyacak mı. Amel defterin kapanır vallahi! Zaten çocuğa hiç kanım ısınmadı içinde büyük adam varmış gibi hissediyorum. Allah'ın pelteği."

"Sen çocukları severdin, bir askere gittin geldin bu kadar değişilir mi len?"

"Ufuk" elimdeki anahtarı ona uzattım "Çok konuşmada kapıyı aç sıcaktan geberiyorum"

Anahtarı elimden aldı.

Kapının önüne gelince babamın ayakkabılarını gördüm, irkilmiştim. Anında beynimde bir uyuşukluk hissediyordum.

Ufuk her haltı biliyordu. Küçükken ağladığımı gördüğü zamanlarda gelip beni teselli etmeye çalışırdı. Hatta bir keresinde bana "üzülme ben senin annen olurum" deyip sarılmıştı. Beraber ağlamıştık. Zihnimde bu düşüncelerle Ufuk'un yüzüne bakınca gözlerim dolmuştu. Kardeşim benim, küçüklüğüm, çocukluğum, masumluğum, abim, babam, annem. Olgun bir adam değildi ama benim dertlerimle beraber olgunlaşmıştı. hâlâ çok fazla olgun sayılmazdı ama kimin içinde olgun olmayan bir yer yoktu ki?

Ufuk içeri girmemiş "girsene oğlum ne bekliyorsun" dememiş olsaydı orada oturup ağlayabilirdim. Sesiyle kendime gelmiştim. Kafa sallayıp içeri girdim. Babamın suratını görmek beni fazla rahatsız ediyordu.

Bu güne kadar bir kere saygısızlık yapmamıştım. Yapamazdım. Saygımdan değil, korkumdandı. Yüzüne yüzüne "Sen benim çocukluğumu çaldın, annemin yüzünü çaldın, sen benim hayallerimi çaldın, sen benden hayatımı çaldın" demek isterdim ama yemiyordu. aslında istesem onu öldürebilirdim, dövebilirdim, bana yaptıklarının aynısını yapabilirdim. Ama borcum vardı. Yeme içme borcum, iş imkanı borcum, nefes alma borcum. Ha bir de bunların yanında korkum vardı. O da psikolojikti. Vücudumu titreme gibi bir his sarıyordu.

SANA HAYIRDIR!Donde viven las historias. Descúbrelo ahora