otuz dokuz

1.3K 159 97
                                    


Lütfen satır arası bol bol yorum bırakıp düşüncelerinizi yazar mısınız? Şu an yazmaya devam etmek için en fazla ihtiyaç duyduğum şey bu

Çok kısa ama geçiş bölümü gibi bir bölüm oldu o yüzden yadıgamayın efenim

"2 sene oldu, özleminden can çekiştim Hazal. Sabah seninle uyandım, gece seninle yattım. Sen yanımda yoktun ama sevdan benden hiç gitmedi."

-"Kalbim.. Kalbim çok hızlı atıyor. Kalbim seni tanıyor mu?"

Hazal'ın en masum haliyle sorduğu soru kalbimi tekrar titretmişti.

Düşünmeden kollarımı beline sardım.
Varlığını kollarımın arasında hissettiğim kişi Hazaldı değil mi?

Delirmemiştim?

***

-"şey.. Tamam artık bırakır mısın..?"

Kollarımı güç de olsa ondan ayırdım.
Yıllar sonra kokusunu almak başımı döndürmüş, ayaklarımı yerden kesmişti. Gözlerim, kalbim, zihnim.. Bütün uzuvlarım alev alev yanıyordu. Ayrılmak istemiyordum.

-"H.. Hazal. İhtiyacım var sana. İhtiyacım var kalbinin beni hatırlamasına. Kalbimin kalbine ihtiyacı var. Her ne olursa olsun arkandayım, destek almak gerekiyorsa beraber gideriz, bir şey yapılması gerekiyorsa beraber yaparız. Bana güven sadece. Bana güvenmeni istiyorum. Ne kadar yadırgasan da ben senin.. Yani ben senin eşinim. Sevgilinim, sevdiğin adamım. Hatırlayacaksın ne kadar anımız varsa hepsini beraber hatırlayacağız."

Heyecanlanınca gözlerini tavşan gibi kırpıştırıyordu. O sahneye şu an tekrar şahit olmak.. Kalbim dayanmıyordu. Sevgim gözlerimden akıp gidiyordu, emindim.

-"Seni çok seviyorum sevdiğim her şeyden, herkesten çok. Aşacağız."

Önce ağzını açtı sonra tekrar kapattı tekrar açınca dudaklarından şu cümle döküldü;

-"Umarım."

-"Umarım değil inşallah" Deyip sırıttım.

-"Bunu bana sen öğrettin, sıra bende sanırım." Deyip göz kırptım.

Dudağının kenarı hafif kıvrılmıştı. Kalbimin bir kısmı da dudağıyla beraber kıvrılmıştı..

***
4 saatlik yolculuğun ardından eve gelmiştik. Saat 10 civarıydı.. Yani en son baktığımda öyleydi.
Yolculuk boyunca göz ucuyla hazalı izlemiş, arabaya hafif de olsa dolan kokusunu bol bol içime çekmiştim. Varlığına bin şükür deyip duruyordum. Kafam enkaz yerinden farksızdı.

Anahtarı sol cebimden çıkarıp kapıyı açtım. Şirini anneannesine bıraktığım için evde değildi, şu anlık evde olmaması en iyisiydi. Hazala böyle bir şeyi nasıl izah edeceğimi bilmiyordum.

Kapıyı açtıktan sonra arkamı döndüm.

-"Evine hoş geldin." deyip göz kırptım.
Kalbim çok fazlaydı, sığmıyordu, göğüs kafesim çatlayacaktı. Aynı eve adım atacaktık...
Elimi kalbimin üzerine götürüp iki kez sertçe vurdum.
Hazaldan herhangi bir atak görmeyince arkasına geçtim. Ellerimi omzuna koyup hafifçe ittirdim.

-"Hazal, hadi güzelim hadi sevdiğim yapma böyle."

Zorlamamla kapıdan içeri girebilmiştik.

Eğilip fazla sıktırdığı bağcıklarını çözmeye başladım. Bir adım gerilese de ikisini de çıkarabilmiştim.

-"tamam uzun zaman sonra geliyorsun ama sen yokken çok temizledim bu evi ayakkabılarınla girmene müsaade edemem herhalde. Sana ayrıcalığımız bitmez ama bu konu ince çizgim, milliyetçi damarım. Kusura bakma canım."

Hala önünde diz çökmüş olduğumdan kafamı kaldırıp kocaman sırıttım. O da bu salaklığıma dayanamamış olacak ki benimle aynı anda hafifçe gülümsedi. Gözlerinden geçen parıltıyı bir saniye de olsa görmüştüm. Uyduruyorum, gerçekten!

Ayaklanıp kendi ayakkabılarımı da bir çırpıda çıkarıp kapıya doğru fırlattım.

-"Aç mısın? Dışardan bir şeyler söyleyebiliriz. E tabii ben de yapabilirim. Canın ne istiyorsa söyle söz yapacağım."

-"Aç değilim sağ ol. Biraz uyumak istiyorum sadece. Bana boş bir oda gösterebilirsen ve ben uyanana kadar pek iletişime geçmezsen sevinirim. Kendime gelmek istiyorum."

İçime derin bir nefes çekip hızlıca geri verdim.

-"Olur. Ben sana bir kaç parça giyebileceğin bir şeyler getiririm. Kapıların anahtarı da var eğer uyurken rahat hissetmezsen diye söylüyorum.. aklında bulunsun."

-"Tekrar teşekkür ederim."

-"Etme."

-"insanlık namına?"

-"Ben insan değilim. Seni çok seven, seninle çok mutlu olan; sen olsan da olmasan da sana çok aşık, hep aşık olan bir insanım."

Beklemediği bir atakta bulunduğum gözlerinden belliydi.

-"O yüzden teşekkür etme tamam mı güzel kız?" deyip gülümsedim.
O da hafifçe kafa sallayıp içeri doğru adımladı.

***

-"Bak Hazal bu siyah kazak baya büyük olur sana rahat edersin, bu da eşofman belinde ipi var iyice sıktırırsan bu da düşmez. Bu da temiz havlu eğer olur da duş almak istersen sana gösterdiğim odada banyo var istediğin gibi takılabilirsin. Zaten burası senin evin, birazdan gideceğin odayı sen döşedin, yabancılık çekeceğini düşünmüyorum."

Çok uzun cümleler kurmaya alışkın olmadığım için kafam yorulmuş gibi hissediyordum.

-"Anladın mı?" dedim gözlerinin içine bakarak

-"Anladım. Sadece sizi hatırlamıyorum, eşofman ipini bağlamam gerektiğini akıl edebilirim. Söylediğin şeyleri de ilk söylemende anlıyorum. Endişe etme."

Sesindeki iğneleyici ton Allah affetsin ki hoşuma gitmişti. Fazlasıyla. Özlediğim dağlar kızı Hazal buydu! Ah be diye geçirdim içimden, şu an bu durumda olmasaydın seni bir güzel sevebilirdim.

-"Öyle tabi kusura bakma reis" deyip göz kırptım. Kaşları biraz daha çatılınca benim için tehlike çanlarınım çaldığımı duyar gibi olmuştum.

Elimle asker selamı verip koridordan çıktım. O dinlenene kadar yapacak, konuşacak çok şeyim vardı.
Birilerine anlatmadan önce kendimi inandırmam onun varlığından emin olmam gerekiyordu.

***
BÖLÜM SONU

Şu yazıyı yazmayı özlemişim bee.

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı mutlaka bırakmanızı, yazdığınız her şeyin devam etmem için çok fazla destek ve motivasyon içerdiğini söylemek istiyorum.

Yeni bölümün gelmesi için ve aktifliğini oluşması için vote sınırı koymak zorundayım.... +40 votede yb gelecek. Sağlıcakla kalın canlarım ciğerlerim

SANA HAYIRDIR!Where stories live. Discover now