otuz iki

2.9K 326 260
                                    

Size Hazfat dolu bir bölüm getirdim💚
Yazım yanlışı gördüğünüz yerde yorum bırakabilirsiniz, düzeltirim. VE HER ZAMANKİ GİBİ SATIR ARASI YORUM YAPMADAN GEÇMEYİİN İYİ OKUMALAR.

Yaşadığımız şeyleri asla idrak edemiyordum. Adamın düğün günü söylediği her şey doğru muydu?

İçimde bunları ne kadar reddediyor olsam da Dilruba'nın hali, o ağlayışı, abi derkenki ses tonu..

İçim sızlıyordu. Yaşanan, yapılan şey korkunçtu.

Dilruba'nın ağzından "Sen benim abimsin" gibi bir cümle çıkmıştı. Fatih bunu duyunca biraz afallayıp en fazla 20-25 saniye sonra kendine gelmişti.
Dilrubayı kendinden uzaklaştırdıktan sonra hızlıca yusuf komiserin odasına doğru ilerledi. Bir anlık duraksayıp arkasına döndü. Sanırım beni unuttuğunu farketmişti. Beni de gelip alınca Dilruba'yı yalnız bırakmak zorunda kalmıştım.

Yusuf komiser olayı baştan sona anlatmıştı. O anlattıkça ben bayılacak gibi olmuştum, ruhum çekiliyor gibi hissediyordum ki hala iyi sayılmazdım.

Fatih en ufak bir tepki vermiyordu. Duyduklarım beni çok fazla sarsmıştı.

Yusuf komiserin ağzından şu cümleler çıkmıştı;

-"Olay Fatih doğduktan kısa bir süre sonra gerçekleşmiş. Fatih'in annesi ne olursa olsun oğlunun doğmasını istemiş ve doğduktan kısa bir süre sonra adam Fatih'i alıp onun karşılığında para istemek için gecenin bir saati Fatihlerin evlerine girmiş. O gece.. O gece adam Fatih'i götürürken, annesi çocuğunu korumaya çalışmış. Adam tarafından - yanlışlıkla yaptığını iddia ediyor-; öldürülmüş. Fatih'in annesinin yaralandığını görünce korkup kaçmış. O zamandan beri Fatihin babasının.. Şey yani onu büyüten adamın bu olaylardan haberi varmış ama Fatih'e anlatmak istememiş. Seni karısından kalan bir emanet olarak görmüş. Bu saatten sonra o şerefsiz salınmaz. Elimizdeki en büyük kanıt sensin Fatih."

Düşündükçe gözlerim tekrar dolmuştu. Şuan ağlamanın sırası olmadığını biliyordum.

"Allah kuluna kaldıramayacağı yük vermez."

Fatih önde ben arkada hızlı bir şekilde yürüyorduk. Hiç tepki vermiyordu. O kadar hızlı yürüyordu ki adımlarına yetişmek neredeyse imkansızdı.

Derin derin nefesler alıp yürüyüşümü biraz daha hızlandırdım. Elimi tutuyor olmasaydı çoktan yere düşmüş olacağıma adım gibi emindim.

***
Evin kapısını hızlıca açtı. Yol boyunca hiç konuşmamıştı. Konuşmuyor olması beni yoruyordu. Konuşsun içinde ne var ne yoksa söylesin istiyordum; hatta ağlasın, yıksın, döksün. Tepkisiz kalması içimi öyle ürpertiyordu ki.. Kendimi buz bir yerde yapayalnız kalmış hissediyordum.

Ayakkabılarımı çıkartıp, eve giren Fatih'in adımlarını takip ettim.

Mutfağa doğru yürüyordu, ben de onun peşindeydim.
Buzdolabından su dolu şişeyi çıkartıp masanın üzerine koydu. O kadar hızlı hareket ediyordu ki, ben daha ne yaptığını göremeden bir sonraki hamleye geçiyordu. Sandalyeye oturdu. Şişeyi gelişigüzel tuttuğu gibi kafasına dikti. Buzlu suyu bu kadar hızlı içtiğini görünce beyninde hissettiği sızıyı hissetmiş kadar olmuştum.

-"Fatih, konuşmayacak mısın? Neden susup her şeyi daha da, zorlaştırıyorsun? Korkuyorum." konuşmamın sonlarına doğru sesim gücünü yitirmişti.

Fatih'e baktığımda bana bakmadığını görmüştüm, hatta belki de duymadığını.

-"Ne duymak istiyorsun?"

SANA HAYIRDIR!Where stories live. Discover now