: yirmi ikinci bölüm

10.5K 557 194
                                    

Multimedia--> @EzgiSenol_

Siz bölüme başlamadan önce birkaç şey söylemek istiyordum, fakat aslında söyleyeceğim hiçbir şey bölüm eklemediğim 3 ayı telafi edemeyecek, o yüzden sanırım susmakla yetineceğim. Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum fakat bu denli uzatmamak için çabalayacağımdan emin olabilirsiniz. Ayrıca, yorumlarınızı bekliyorum! Yorumlar sanırım yeni bölüm yayınlamanın en eğlenceli yanı. İyi okumalar!

Bölüm 22: "Videolar, Kozlar, Mektuplar."

Basket antrenmanından sonra Bengi'yle beraber Cenk'i kaptığımız gibi arabasında doğru sürüklemeye başladık. Bir an önce eve gitmek ve Bengi'nin çekmiş olduğu videolara bakmak istiyor oluşumuz bunda büyük bir etkendi; bir başka etkense Bengi'nin hiçbir şekilde Kutay'la karşılaşmamı istemiyor oluşuydu. Buna neden bu kadar karşıydı en ufak bir fikrim yoktu, özellikle beni bu "hoşlantı" konusunda bu kadar... iteledikten sonra, niye karşılaşmamızı istememişti gerçekten bilemiyordum. Üstelemedim, ne de olsa o ya da bu şekilde çıkardı kokusu. Oldukça kısa süreli bir tanışıklığımız olmuştu Bengi'yle belki, fakat şimdiden kendimi onu yıllardır tanıyormuş gibi hissediyordum ve pek sır saklayamayan bir yapısı varmış gibi geliyordu; bilmem gereken önemli bir durumdan eninde sonunda haberdar olurdum yani.

"Bengi, neden şu zavallı kızı bizim eve sürüklüyorsun?" diye sordu Cenk. Bir yandan araba kullanıyor, bir yandan bize laf yetiştiriyor, bir yandan da radyoda güzel bir şeyler arıyor fakat bu arayışı hiçbir yere varmıyordu.

"Abi yeter ya, bizimki de kafa herhalde, kalsın bir kanalda işte oynama," diye itiraz etti sorusunu görmezden gelerek. Cenk'e videoları benim de göreceğim detayını söylememek konusunda anlaşmıştık çünkü Cenk, ne kadar az kişi bilirse o kadar "güvenli" iş yapacaklarına inanırken Bengi eğlence peşindeydi. Bense bu olayların ortasına bir şekilde girmiş, hem eğlence hem de biraz değişiklik peşindeki karakteri oynuyordum ve hepimiz bir noktada birleşerek kocaman bir bulmacanın çözümüne giden yolu oluşturuyorduk.

Eve vardığımızda rahat bir "oh" çektim çünkü Cenk ve Bengi'nin didişmelerinden bana fenalık gelmişti, o denli atışıp duruyorlardı. Normalde bu tür atışmalar beni eğlendirirdi ve her seferinde bir taraf tutup diğerini kızıştırırdım, özellikle Mal Dörtlü arasında olduğunda, fakat o dakikalarda içime bir kurt düşmüştü ve odaklanamıyordum; arkaplanda süregelen bu atışma da rahatsız etmekten ileri gidemiyordu. Bengi'nin neden Kutay'ı görmeme izin vermediğini merak ediyor, bu sorunun yanıtını öğrenmek için yanıp tutuşuyordum fakat Cenk'in yanında kaldığımız sürece bunu Bengi'ye soramayacağımı da biliyordum. Eğer birinden hoşlanıyorsanız, yapabileceğiniz en büyük hata belki de o kişinin en yakın arkadaşının bu hoşlantı durumunuzu öğrenmesidir; bundan asla ama asla iyi bir sonuç çıkmaz. Cenk'i severdim ve ona güveniyordum da, fakat Kutay'dan hoşlandığımı kendime bile yeni yeni itiraf edebiliyorken Cenk'in öğrenmesine izin verecek değildim.

Durum biraz komikti aslında; çünkü Bengi'yle yeni tanışmıştım ve Cenk'i birkaç haftadır tanıyordum, fakat Bengi benim hakkımda daha çok şey biliyordu. Sanırım bu, sarışınlığına rağmen oldukça zeki bir hemcinsim olmasından kaynaklanıyordu. Bengi'nin bu zekasının beni gelecekte fazlasıyla endişelendireceğine emin gibiydim; kızın aklından ne geçiyor, asla tahmin edebileceğimi sanmıyordum ve bu biraz korkutucuydu çünkü Bengi, mükemmel bir planın arkasındaki "mastermind" olabilecek kapasitedeki bir kızdı.

Birazdan izleyeceğimiz soyunma odası kayıtlarını düşündüm.

Ortada öyle mükemmel bir planın varlığı pek de uzak gözükmedi gözüme. Cenk, o kayıtlardan ne istiyor olabilirdi ki? Daha doğrusu, nasıl bir şey öğrenmeyi bekliyordu? Bengi daha önce az çok değinmişti dokuzların soyunma odasında olabilecek şeylere az çok, fakat bana inanması hala güç geliyordu. Biri neden gidip işini bir soyunma odasında halletsindi ki? Bana kalsa çok daha gizli ve anlaşılamaz yerler vardı Umutvar'da. Pek gezmemiş olabilirdim fakat dedikodular bir şekilde kulağıma ulaşıyordu ve Umutvar, oldukça çok dedikodunun döndüğü bir liseydi. Gerçi hangi lise öyle değildi ki? Benim eski okulum da çok fenaydı o konuda; bir de yatılısı olduğu için, dedikodu bulaşıcı bir hastalık gibi yayılır, herkesin kanına karışana ve arkadaşlıkları koparana kadar durmazdı. Umutvar'daki durum da pek farklı görünmemişti gözüme geçtiğimiz haftalarda.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 12, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Cam Kırıkları | askıdaWhere stories live. Discover now