: yedinci bölüm

14.2K 595 18
                                    

Bu bölüm, son iki bölümün 1'er ay arayla gelmesine rağmen hâlâ hevesli bir şekilde okuyup bölüm bekleyen Hanife'ye, ve mutluluğuma mutluluk katan yorumlarına gelsin. Teşekkürler tatlım.

Bölüm 7: "Skype Görüşmesi."

O gün servisi kaçırdım.

Servis numarasına bakmamış olmamın üzerine okul çıkışında Kutay'ı bulamadım ve ilk servis yolculuğummu uyuyarak geçirdiğimden kimlerle aynı serviste olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Normal şartlar altında idareye gidip servis numaramı sorabilir, onlardan aldığım bilgiyle servise zamanında yetişebilirdim.

Yetişemedim.

İstanbul'a yabancı olmadığım ve Ankara'ya gönderilmediğim için Allah'a şükrede şükrede Kutay'ın adresine gitmem yarım saatimi aldı. Şanslıydım çünkü gitmem gereken bölgeyi iyi tanıyordum. Plandaki tek sorun, Levent metrosunun Akatlar'a uzak olmasıydı.

Apartman kapısı açık olduğundan zile basmam gerekmemişti yani Kutay'ın geldiğimi bilmesi imkansıza yakındı. Predona Sitesi, her dairenin kapının önüne açılan bir kamerası olduğu, üst düzey güvenlikli zengin sitelerinden biriydi ama Kutay'ın eve geldiği gibi kamera ekranının başına geçip gelip gelmediğimi kontrol ettiğini sanmıyordum.

O yüzden dairenin önüne geçtiğim saniye kapının açılmasının beni şaşırttığını söylemek, o anki şaşkınlığıma hakaret olurdu. Kapıyı açan Kutay'ın yüz ifadesi hayattan bezmiş birinin yüz ifadesiydi.

İçeri geçtim ve Kutay'ı omzundan dürtmeye başladım. Sadece hafifçe dokunuyordum ve bir zarar vermiyordu, fakat bir süre sonra en sabırlı insanın bile sabrını taşırabilirdi.

Kutay sabrını yitirip "Ne var Çağla!" diye bağırdığında sırıttım. Kızmış olabilirdi ama en azından artık biri ölmüşcesine somurtmuyordu.

Ona cevap vermedim ve Kutay, bu davranışımın üzerine gözlerini devirerek merdivenlere doğru yöneldi. Odasına gidiyordu. Acele etmezsem kendisini odasına kilitleyecekti ve o zaman hiçbir şey yapamayacaktım.

Bir şekilde peşinden odasına girmeyi başardım ve kapıyı arkamdan yavaşça kapattım. Kutay, hala odadaki varlığımın farkında değildi. Sırıttım. Bir yerlere insanlara fark ettirmeden girme konusunda ustalaşmamı sağlayan şey, okulda dönen bir dedikodu olmuştu.

Bizim okulumuzda pek dedikodu olmazdı. Yalan olanın yalan olduğu bilinir, doğru da ağızdan ağza hızlı yayılırdı. Dokuzuncu sınıfın başlarıydı ve Lisan, Kunter'den çok hoşlanıyordu fakat ortada Kunter'in Adana'da yaşayan bir sevgilisi olduğu hakkında, kimsen çıktığı belirsiz bir dedikodu vardı. Uzun lafın kısası, bir ay boyunca Kunter'in peşinde gizlice dolaşmış ve sevgilisi olup olmadığını yakalamaya çalışmıştım. Çünkü piç, bu soruya net bir cevap vermiyordu.

Kutay yatağının hemen karşısındaki televizyonun altında duran PS3'ü çalıştırdı ve kumandalarından birini almak için eğildiği sıra harekete geçerek yatağa oturdum. Sırtımı yatak başına yaslayarak rahat bir pozisyona geçtim ve yüzüme bir sırıtış yerleştirdim.

Arkasına döndüğü an, beni fark ederek kaşlarını çattı. "Sen- ne- nasıl?"

Kocaman bir gülümsemeyle, "Sorunun ne olduğunu söyleyene kadar bir yere gitmiyorum," dedim. Sesim fazla neşeli çıkmıştı. Yüzümü buruşturdum.

"Bir şeyim yok," diye kestirip attı Kutay. "Şimdi izin verirsen, Playstation oynamak istiyorum."

"Yalana bak," dedim kollarımı göğsümde kavuşturduktan sonra. "Belki daha tanışalı bir hafta bile olmadı, ama bana güvenmeni isterdim."

Cam Kırıkları | askıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin