: altıncı bölüm

14.5K 581 24
                                    

Bölüm 6: "Kutay herhalde, Kutay, Safir olan."

"Kutay!" diye bağırdım odamdan çıkıp odasına doğru hızla ilerlerken. Kutay'dan ses çıkmayınca kapıyı tıklatma gereği duymadan içeri daldım ve beyefendiyi yatağında, mışıl mışıl uyurken buldum. "Kutay! Uyan!"

Kutay, uykusunda bir şeyler mırıldandı ve bana sırtını döndü. Baş ucundaki masada duran elektronik saate baktım, yedi buçuğa geliyordu ve acele etmezse gecikecektik. Okulun ilk gününde gecikmek pek de iyi bir ilk izlenim oluşturmuyordu.

"Kutay, eğer şimdi uyanıp o yataktan çıkmazsan, yemin ediyorum başına daha dün gelen şeyi tekrarlamakta tereddüt etmem," diye tehtit ettim. Dünün bahsinde, Kutay aniden ayılmış gibi duruyordu.

"Saat kaç?" diye mırıldandı uykulu uykulu. Ona baş ucunda duran saati işaret ettim ve 7:34'ü gösteren saati algıladığında, "SAAT YEDİ BUÇUK MU OLMUŞ?" diye bağırdı.

"Şşş, annenleri uyandıracaksın!" diye kızdım ona. "Ve sana dün gece geçe kalma demiştim. Tam... on altı dakika içinde servis gelecek ve... on beş kaldı."

Kutay, yorganını üzerinden tekmeleyerek atarak yataktan fırladı ve odasına bitişik olan banyosuna girdi. Tıpkı benim odamdaki gibiydi fakat onunki biraz daha... kişiseldi, sanırım. Benimki beyaz ve siyah mermerden oluşurken, onunkinin renklerini kendi seçtiği belliydi.

Birden, en başta Kutay'ın odasına gelme sebebimi hatırladım ve banyonun kapısını tıklattım. İçeriden, aceleci ve sabırsız bir Kutay'ın sesi geldi. "Ne var?"

"Okul üniforması!" dedim. "Ne yapacağım?"

Kısa bir sessizlikten sonra Kutay, "Güzel soru," dedi. "Sanırım sana okuldayken üniforma almak gerekecek. Şimdilik çok dikkat çekmeyecek bir şeyler giy, okulda hallederiz," dedi.

"Harika," diye mırıldanarak odama döndüm. Nasıl bunu daha önce düşünememiştik ki? Bütün özel okullarda üniforma zorunluluğu vardı ve bana bir üniforma almamıştık. Şimdiyse, okulda bir üniforma bulana kadar İngilizce sorularındaki 'Odd One Out' gibi duracaktım.

Oflayarak gardırobu açtım ve üzerimdeki pijamalardan kurtularak bir kot pantalonla baskılı tişörtlerimden birini giymeye karar verdim. Bu tişörtün üzerinde Fullmetal Alchemist Brotherhood'dan Envy'nin bir çizimi vardı ve bana sorarsanız, şu ana kadar aldığım baskılı tişörtlerin en güzellerindendi.

Çoraplarımı da giydikten sonra saçımı tekrardan taradım ve okul çantamı alarak odamdan çıktım. Cumartesi günü, bavulları boşaltırken, okul çantamı da hazırlamıştım ve bunu akıl ettiğim için kendimle gurur duyuyordum. Eğer o sabaha bırakmış olsaydım bir şeyleri unutacağımdan emindim.

"Kutay, hazır mısın?" diye bağırdım ve merdivenlerden inmeye başladım. Mutfağa geldiğimde masada iki tabak, tabaklarda da birer tost olduğunu gördüm ve gülümsedim. Kutay'ın annesi tatlı kadındı. Bir an gözlerim buzdolabına kaydı ve üzerinde bir not olduğunu fark edince yanına giderek biraz eğildim.

Bu akşam geç geleceğiz. Kavanoza biraz para bıraktık, pizza söylersiniz. İyi dersler.

"Önemli bir şey mi?" diye soran Kutay'ın sesiyle irkidim ve Kutay güldü.

Sandalyelerden birine oturduktan sonra omuz silktim. "Akşam gecikecekmişler, kavanoza para bırakmışlar ve pizza söylermişiz," dedim.

Cam Kırıkları | askıdaWhere stories live. Discover now