: yirminci bölüm

8K 556 140
                                    

Bölüm Cam Kırıkları'nın en büyük hayranlarından biri olan Ayla'ya gelsin o zaman. Bir de, birinin geçmiş doğum gününü kutlayacaktım da inan hatırlamıyorum kimdin. 

Not: "Bengi" karakteri Bengisu Dereş için eklenmiştir. lsdkfkjdfüdlkdfj

Multimedia --> @BengisuDeres

Bölüm 20: "Yeni Bir Arkadaş."

"Ceketini geri istemediğine emin misin?" diye sordum Rüzgar'a, o ise sadece başını iki yana sallamakla yetindi. "Biliyorsun bana bir şey verirsen bir daha geri alma olasılığın yok, o yüzden son kez soruyorum: Emin misin?" Rüzgar güldü ve başıyla onayladı. "Son kararın yani?" diye zorladım, her an geri almasını bekler bir şekilde.

"Çağla, Rüzgar ceketini geri almayacak, şimdi sesini kes ve Rüzgar gel gidiyoruz," dedi Mert eğlendiğini belli eden bir ses tonuyla. Rüzgar gözlerini devirdi ama bir şey dememeyi seçerek bana son bir kere sarıldıktan sonra Mert'e doğru ilerlemeye başladı. Diğerlerine çoktan sarılmış olduğumdan içim rahat bir şekilde gidişlerini izleyebiliyordum.

"Neden?" diye bağırdım Mert'e doğru. Son yarım saattir Rüzgar tek kelime etmemişti ve içimden bir ses, ortada yine benim bilmediğim bir şey döndüğünü söylüyordu; Mert'in yorumundan sonra ise o ses bas bas bağırmaya başlamıştı. Kesinlikle bir şeyler dönüyordu.

Mert kafasını bana doğru çevirerek sırıttı. "Her şeyi bilmek zorunda değilsin," dedikten sonra da Kaan'ın arkasından taksiye bindi, yana doğru kayarak Rüzgar'ın oturması için yer açtı. Oynadığımız son oyunun kazanını Kunter olduğundan öne oturma hakkı da onundu ve Kunter araca binmeden önce bir anlığına bana dönüp sağ eliyle cebimi işaret etti. Sol elim otomatikman cebime doğru giderken, Kunter taksiye binip kapıyı kapattı ve taksici, birden gazı kökleyerek görüş açımda uzaklaşmaya başladı.

Telefonumun cebimde olmadığı gerçeğiyle yüzleşirken tüm dünyamın kısa bir anlığına başıma yıkıldığı hissine kapıldım. O gün okula gitmemiş olduğumdan henüz Onunla yüzleşmemiş, telefonumu geri alamamıştım. Geri kalan eşyalarım umurumda değildi, sadece telefonumu geri istiyordum. Kunter'in mesajını deli gibi merak ediyordum ve merakım ancak ve ancak telefonumu geri aldığımda sonlanacaktı.

Otobüs durağına doğru yürümeye başladığım sırada kendi kendime bir şarkı mırıldanıyordum. Otobüs durağına vardığımda etrafımdaki insanlara bir an bile bakmayı düşünmeyerek ayakta dikilmeye başladım. Zaman algım sadece batmakta olan güneşten ibaret olduğu için kaç dakika beklemem gerekeceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu; kol saati kullanmazdım ve telefonum olmadığından saate bakma şansım da yoktu.

Beklediğim otobüs en sonunda geldiğinde duraktan, benim dışımda, sadece bir kişi daha ona bindi. Akbili basıp arkalara doğru ilerlemeye başladığımda, otobüsün iş çıkışı zamanları için fazla boş olduğunu düşünsem de aldırmadım. Boş otobüs demek bazen oturacak yer, çoğu zaman da solunacak göreceli olarak daha temiz hava demekti. En arkalara doğru ikili boş yer bulduğumda cam kenarına geçtim ve sağ elimde tutmakta olduğum D&R torbasını kucağıma koydum. Kaan bana bir kitap almıştı.

Göz ucuyla yanıma benim yaşlarımda bir kızın oturduğunu gördüğümde kafamı cama yaslayıp Rüzgar'ın ceketine daha çok sarıldım. Geri alması için oldukça fazla şans tanımama rağmen geri almamış olmasına sevinçliydim. Mert'in yorumda bulunmuş olması Rüzgar'ın almak istemediğinden değil de, başka bir sebepten dolayı almadığı düşüncesini kafamda netleştirmişti fakat pek umursadığım söylenemezdi. Soğuk bir Ekim günüydü ve pek sıkı giyindiğim söylenemezdi.

Cam Kırıkları | askıdaWhere stories live. Discover now