: on beşinci bölüm

13.3K 650 157
                                    

Beklettiğim için çok özür dilerim! Fakat bu bölümü yazarken benimle konuşan insanlar bilir ki ne acılar çektim ve hala içime tam anlamıyla sinmedi ve kısa oldu biraz.

Neyse, iyi okumalar! :D

Bölüm 15: "Elbise Tüneli."

Mina'nın neden kocaman sırıttığını bilmiyordum, fakat sağlam bir tahminim vardı. Gözleri mutlulukla parlıyor, kız resmen yerinde duramıyordu. Eğer etrafta daha az insanın olduğu bir yerde olsaydık sağa sola koştururmuş gibi duruyordu. Çığlık çığlığa bağırdıktan sonra bile sönmeyecek bir mutluluğu var gibiydi ve ister istemez size de bulaşıyordu. Sırıttım.

"Bil bakalım ne oldu!" dedi Mina, yerinde hoplayarak. "Hadi hadi hadi tahmin et hadi Çağla tahmin et bekliyorum bak ha—"

Elimi Mina'nın ağzının üzerine koydum ve gülerek "Susarsan düşünebilirim," dedim. Mina ağzını açtı, fakat son anda elimi çekerek ısırılmaktan kurtuldum. "Eğer susmazsan ağzını bantlarım."

"Heyecandan geberip gitmezsem tabii!"

Güldüm. Gerçekten de ölebilirmiş gibi duruyordu. "Hmm," dedim düşünüyormuş gibi yaparak. Oysa bu heyecanın nereden geldiğini, Mina'nın bana doğru koşturduğunu gördüğüm saniye tahmin etmiştim. "Bu heyecanını belli bir sarışına borçlu olabilir miyiz?"

"Evet!" diye bağıran Mina'nın sesi o kadar yüksekti ki, bir an herkes durup bize baktı. Mina kimsenin farkında olmadığı için bakışlardan rahatsız olmadı, fakat uzakta Irmak'ın kötü kötü bizi süzdüğünü fark etmeden edemedim. Çocuklaşıp dil çıkartmamak için kendimi zor tutarak Mina'ya döndüm.

"Detay bekliyorum," dedim kollarımı göğüslerimde kavuşturarak. Madem Mina'nın bu mutluluğu Atakan'la alakalıydı, anlatacak güzel bir hikayesi olsa iyi ederdi.

Mina kocaman sırıtışlarından biriyle başını iki yana salladı. "Olmaz, en azından şimdi olmaz! Bu konuyu uzun uzun konuşmak istiyorum ve bitmesine iki dakika kalan bir tenefüs yeterli değil."

Gözlerimi kıstım. "Beni merakta bırakmak hoşuna gidiyor, değil mi?"

Mina başıyla onayladı. "Tabii ki de."

Mina'ya dil çıkartmamı engelleyen hiçbir şey yoktu. "Ne zaman boşsun?"

Mina bir an yüzünü buruşturdu. Düşünür gibi bir hali vardı. "Ih.. Okuldan sonra?"

Yüz buruşturma sırası bana gelmişti. "Kutay'la halletmemiz gereken işlerimi—," diye başlamıştım ki Mina'nın gözlerindeki o sapık parıltıyı gördüğüm an durdum. "Öyle işler değil! Alışverişe gitmemiz gerekiyor!"

Mina kaşlarını yukarı aşağı oynattı. "Daha iyi işte! Korunmazsanız olmaz sonuçta. Bence bu okula bir tane Kut—." Mina, kafasına vurmamla çenesini kapattı ve bana kötü bir bakış attı. "Sadece uyarıyordum," diye homurdansa da, gerçekten rahatsız olamayacak kadar mutlu olduğundan tekrardan sırıtmaya başladı. "Eee, ne alışverişi bu?"

Omuz silktim. "Bu haftasonu Yurt ailesi diye bir sosyete ailesinin verdiği davete gidiyor Kutaylar, ben de onlarla kaldığım için peşlerine takılmak zorundayım," diye açıkladım, bana gelen 'özel' zarfı tamamen atlayarak. Neden Mina'ya söylememiştim bilmiyordum, fakat kelimeler ağzımdan, ben onları durduramadan dökülmüşlerdi ve bu, söyledikten sonra geri almayı istediğiniz fakat denediğiniz saniye yalancı durumuna düşeceğinizi bildiğiniz hatalardan biriydi. Ben de bıraktım. Hem bana özel bir davetiye gelmiş olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu.

Cam Kırıkları | askıdaWhere stories live. Discover now