BÖLÜM 15 / ''Yarayı kanatmadan aşabilmek.''

169 8 11
                                    


Merhabalar!

Geldik 15. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Suratına işleyen enerjisiyle zile basmasına gerekçe evin kapısında dikilirken gülümsemesini hazırlamaya koyulmuyordu. Olabilecek en yüksek potansiyel ondaydı. Kapı açılmadan önce yakından tanıdıklarının diyaloglarını zevkle işitiyordu. Aralanmasıyla başka bir evin kokusunu alıyordu. Gördüğü bakışlar abisiyle denkti. Mimiklerinden beklenmediğini anlıyordu:

''Buyur, sen buralara gelir miydin?''

Olduğundan parıltılı hevesin kudretiyle gülümsemişti:

''Ya, demek gelebiliyormuşum! Bazen de olsa uğrayabiliyorum.'' sesinin neşesinin yaratıcı enerjisi geçiciliğin aksine kalıcılığını sakınıyordu. Güçlü olmasının yanı sıra bir hayli coşkulu tonlamalarının devamında içeri adımlarken geldiğine şendi. Cem'den konuşkandı: ''Sen de evdeyken habersiz, sürpriz olsun istedim.'' makul anlarla uyuşuyordu. Sanırsa sürprizlerin başka türlüsü cazip olamazdı. 

Abisi gözlerini ayırmadan tebessümle onu seyrediyorken: ''Hoş geldin.'' diyordu. Salona girerek oturmazken evin içinde gezinen bakışlarının önce kimi aradığını görebiliyordu.

Güneş, karşılık olarak eylemleriyle yetinirken kendini duyurabileceği kısık bir sesle: ''Çiçek nerede?'' abisini güldürmüştü. Doğrusunda kimin adına geldiği belliydi. Odasındaki aralığa doğru baktığını gören Güneş'te oraya odaklamıştı. Adım atmaya başlamış ilerlerken diğer bir kapının minik parmaklarla daha büyük açıldığını görmüştü. Sesi geliyordu: ''Kim gelmiş?'' duyulanla birlikte duraksayarak merakla, sabırsızca beklemekteydi. Karşısında dizlerini çöküp kollarını açan kişiyi görünce neşeyle gülmeye başlamıştı.

''Hala!'' diye bir ses koşuyordu kollarına. Gelir gelmez sarılıp öpmüştü. Bir de: ''Halam gelmiş!'' diyordu babasına bakarken. O da aynı gülüşlerle onaylamıştı. Güneş'te bedenini sarmalamasını sevinçle yaşamaktaydı.. Konuşmasına fırsat tanımıyor: ''Gelsene. Yeni oyuncaklarımı göstereceğim.''

Galiba konuşabilirdi: ''Zaten senin için geldim.'' bunu duyunca iyice memnundu. Gözleri parlıyordu. Gözlerinin içine sorgulamaya hazır bir şekilde bakınan kıpır kıpır hâllerine kadar özlemişti. Sonunda uzunca bir hasret bitmeye başlamış, henüz yarıda değildi. Uygulamaya geçmelerini sağlıyordu. Kucağına aldığında Abisine dönmüştü: ''Bir oyuncaklarını göstersin de biz sonra gelelim babası.''

İkisine sessizce izleyici olurken: ''İyi, bakın hadi.'' diyordu. Kardeşinin gözleri Çiçek'teydi. Beklentisinin aksatmadığı soruyu soracaktı: ''En çok kim alıyor?'' dediğinde Cem'e karşı bakışlarının masumiyetinde duruluyordu. Gülümserken: ''Doğru söyle.'' babasının kim olduğuna veya karakter biçimine bakınca yalanı seçme yüzdesi sıfır bile değildi. Dürüstlüğün verdiği içsel rahatlıkla hemen cevaplamıştı: ''İkisi de.'' her ne kadar duyacağını bilse de benzerlerini sormak ve ifadesiyle, söyleyiş tarzı hoşuna gidiyordu. Sırf bundan dolayı sıkmayacak nadirlikte benzer sorularını yöneltiyordu. Abisinin gülüşünü görmek olayın bambaşka tarafıydı. Aldığı yanıta karşı bir sorusu daha vardı: ''Peki en çok kim oyun oynuyor seninle?'' dediğinde sessizdi. Suskunluğuna karşı ekliyordu: ''Ben senin yerine cevap verebilirim, istersen onda da ikisi de.'' birlikte gülüşüyorlardı. Yeğenin sabırsızlandığını görünce lafı daha fazla uzatmamaya karar vermişti. Çiçek'in odasına doğru ilerlerken bir köşeye koyduğu poşeti almıştı. Elindeki güzelliğiyle büyüleyen ufaklık: ''Bunu bana mı aldın?'' baktığı paketten gözleri ayrılmazken ilgisini çeken farklı soruya geçmişti. Onun eline uzatırken tüm hediyeleri alıp getirme isteğiyle dolup taşıyordu. Tabii ki de Çiçek'in yanına eli boş gelmezdi. Tertemiz fikirlerinin devamını oluşturan duygularının iyilikle coşmasına mutlaka değerdi.

ONSRAWhere stories live. Discover now