BÖLÜM 19 / ''Yaradan derin aşk.''

239 6 47
                                    


Merhabalar!

Geldik 19. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Hevesi yüreğinin kanama açıklarında tedaviydi. Tam da burasıyla sarılıyordu. Hevesle ona vücuduyla dönüşe yaklaşmıştı. Güncel durumu sebebiyle endişesi heyacınıyla ilerlemişti. Aracına bindiğinde arzularının yanında pasif enerjisi yolu uzattıkça uzatmıştı. Oysa Rüzgar, iş boyu yorgun gözlerini azaltarak dudaklarına hediye ettiği buruk tebessümü mesaisi zihnine düşmüşken umursayamıyordu. Güneş'e elbet kavuşacaktı. Hastalığında mecburen yalnız başına bırakmıştı. Kendisinde koptukça aranan parçacıkları bütünleşecekti...

Yuvasına kavuştuğunda örtülü kapıyı aralarken yüzünde Güneş'e bıraktığından sağlam tebessümler mevcuttu. Evvelinde yaşamamış dolayısıyla hissetmemişti. Hayatında birileri değerli mevkileri olabilecekken şansı ona tanınmamıştı. Şimdiyse ruhunun tümünü güçlerini birleştirerek sımsıkı sarıyordu. Evine, yanına gelmişti ne de olsa. Onu görünce sevineceğini biliyordu. Birbirlerini görünce, gözleri ilk rastladığı an mutlu olacaklarının farkındaydı. Evinde ve gerçek samimiyete sahip yuvasında onu böylece güzellikle, duyduğu derin hasretle bekleyen birisinin olduğunun farkına varma durumu Rüzgar'a bambaşka iyiliklerle dokunmaktaydı. Ruhunu iyileştiriyordu. Emsalsiz şifasının bolluğa eriştiren yönüydü. 

Kapıyı açtığında direkt karşıdan görünebilen koltukta onu bulamamıştı. Hemen suratını asmamıştı. Olumsuz düşünmüyordu. Eğer uyumuyorsa sesini duyacağına emindi. Elinde tuttuklarıyla ufak poşetleri yerine bırakırken Güneş'in odada olma ihtimaline inanıyordu. Yine de salona gitmeden edememişti. 

Adımlarken sesleniyordu:

''Güneş?''

Oraya, esas gitmesi gereken noktaya geldiğinde asla ummadığı bir görüntüyle karşı karşıyaydı. Şok içerisinde olduğu yere sabitlenmişti. Duyguları taşmıştı. Ancak yarı açık dudaklarının arasından söz çıkmıyordu. Güneş'i yerde boylu boyunca uzanırken bulmuştu. Yalnızca sıradan bir uzanışın getirdiği göz yumuş değildi. Şokunu atlatarak kendine gelebilirse duruşundan bayıldığı anlaşırdı. Hazin biçimde gözlerini kapatıştı. Direnemeyeceği bir duruma dönüşen yorgunluğunun esiriydi. Bizzat pes edişti. Rüzgar'ı beklerken dayanamamış solmuştu.

Ayağının ucuyla yakınca tarafında yere devrilmiş sandalyeye bakıyordu. Masanın üstünde şarja taktığı telefonuna uzanmaya çalışmış olabilirdi. Başına geleceği anladığında cansız eşyalardan medet umarak sandalyeye tutunmayı denerken düşmesi mümkündü. Oracığa vararak yığılışı belki de kendisini aramak; bitkinliğini, yakarmak yardım istemek içindi. Becerememişti. O da Rüzgar gibi harekete geçebilmekte biraz gecikmişti. Rüzgar, düşünemiyordu. Olay karşısında dengesini yitirmişken gözleri şimdiden dolu doluydu.

Dizlerini yamacına çöktüğünde uçar açıdan sürüne sürüne gelmişe benziyordu. Ayaklarını dolandırırken hızlanmıştı. Şu biçare güzelliğin hâline giderken adımları hissizdi. Yeniden zoraki adını seslenirken: ''Güneş.'' dediğinde sesi öncekinden epey değişkendi. Arzusu belirsizlikle köreliyordu. Tonu baskılamıştı. Dağınık uygularını hoyratça keserek harabeye çeviriyordu. Duygusuzluğu utangaçtı.

Kimsesizliğini ayak bastığı yerlerin soğuğundan almıştı. Elinin arasındaydı. Diğer parmakları yüzünü okşarken:

''Güneş? Ben geldim, geldim.'' sanırsa gelmekte gecikmişti. Yanıt alamadığında canından can eksiliyordu. Bakışlarını bitkin suretten ayırdığında olana inanmak istemiyordu. Kafasını itiraz edercesine sallayıp dururken damlalarını yeterince doldursa da akmayan gözleri durgundu. Tekrar Güneş'e döndüğünde acı gerçekle yüzleşiyordu. Oydu, sevdiğiydi. Maalesef şahitlik ettiği berbat hâldeydi. Başının avucunun arasında kontrolsüzce sallanmasından, bükülmesinden iğrenmişti. İğrençti. Böylece kapalı gözlerini de hiç de sevememişti. Neden seslenmesiyle tepki vermemişlerdi? Bir daha açılamayacak, karanlığa hapsolacak gibi duruyorlardı. Öte durmalıydı. Ne olur da şu anda sevgi duyabilirdi? Güne açılmak için hareketlendiğinde bayılıyordu. Güneş'in içini sızlatıp kavuran vaziyetine inanması için kanıtlardı. Düzgün bir duruşa dönüşümüne yardımcı oluyorken güçlük çekiyordu. Yuvalı eve ilk defa bu armağanla geliyordu. Vesileyi bambaşka zorda buluşu açıdan görmesiydi.

ONSRAΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα