BÖLÜM 4 / ''Gülüşünle gizlesen, gözlerinde hüzünlerin.''

319 17 68
                                    


Merhabalar!

Geldik 4. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Hâlâ durmaksızın ağlıyordu. Aynı ağlayış fakat bir şekilde dökülenleri dışarıya aktarmasıyla inişli çıkışlı durumundan dolayı çaresizdi. Yaslanınca kalakaldığı omzunda parçalandıkça batan hüngür hüngür bir vaziyete sahiplik ediyordu. Göğsünde koynuna sapamadan kendi çapınca debelenen el parmakları dinmeliydi. Çırpınan duygu örneğiydi. Aciz başını yanaştırdığı omzuna geldiğinde gitgide sıcaktı. Yalnızlığının boşluğuna doldulanandı. Salındıkça çarpıntı darbeleri matemden akındı. Kurtulmak umidiyle gözyaşı akıtırken dahi rehin alındığı hapishaneden azat edilirdi. Arzuladığıyla erişim hürriyeti beraberliğinde açıldıkça açılıyordu. Dudaklarını olduğu yere bastırdıkça bu ıstırap dışarıdaki birine sağırdı. Yaşananlarının eseri olan kişiyi ise için için etkiler. Ta içine, kuytularda görüşmelerle işledikçe işlerdi...

Kavurucu etkisini dindirmeyen acının nasıl veya nerede geçeceği görülemeyenler arasındaydı. Tek bildiği inadı temelinin inadına dayandığı durulmayan gözyaşları ile hıçkırıkları arasında kesilerek paramparça olan nefeslerine Rüzgar'ın verdiği mücadelesindeki azmi, arzusuyla derinliğiyle ferah olanlarına vesile oluşuydu. Yüreğinin kederle eğilmiş gözlerinden dökülen yaşlar başkasıydı, yabancı ama tanıdıklığıyla en hakikati geldiği noktadan hissedileni... 

Nasıl olduğunu anlayamadan, yaşayarak yüksek hâlde deneyimlediği anın ne olduğunu da çözememişti. Ruhunun arada sıkışıp kalanlarının içinden koşarak çıkagelenler sürekli ana bağlılıkla sadık kalarak ortaya atılırlardı. Tuzaklara düşürüp kapattığı benliğinin kendisiyle buluşması aksine ölür gibiydi de ağlarken soluk aldığı yerde denemeleri tek başarısızlığı kabul etmeden aniden ölebilirmiş duruşundaydı. Bir bedeni, bir kalbi ve yanı başında Rüzgar'ı hissetmek yaşama geri çeviriyordu. Ölüm simgesi ecelin çeşitli kumpaslarından var kudretiyle alırken güzelce sarandı. Sarmaladıkça güzelliklerinin sonları başlangıcı geçer uzunluktaydı. Hangi kuvveti bulunuyorsa bölüşmeye değendi.

Yamacına getirdiği şelale coştukça pek kolaylık tanınmayacağını yaşarken anlayandı. Azalacağını zannederken farklılık ediniyordu. Omzunda mevzi edinmişken hiddetli yağmurlara kafa tutabilecek gözyaşları dinmiyordu. Gidişatın tükenmez yoğunluğu hissettikçe özenle gereken eylemdeydi. Aslında elinden geleni samimice uygulama yetendi. Saçlarını okşarken nefes aralığıyla sarılıyordu. Yaşlarına teslim Güneş'te ki çekingenlikle ürkekliğin en fazlası onda da mevcuttu. Onun naif görünümüyle güçlü olduğu kadar her an kırılabilir biri olduğunun bilincindeydi. Fakat bu çekingenliği de zamanla aşıyorlardı. An geçtikçe biraz daha sıkıydı sarılışları dinmezken geçilmeyen çizgi daima sakınılandı. Sımsıkı iken çizgilerini korumayı aksatmadan gerçekleştirmesi hayretle şaşırtıcı olabilirdi.

Güneş'le bu denlisi bile üzerinde şok etkisini var edip, izler bırakmışken, atabileceği birkaç adıma müsaade etseydi ne hâlde sarılırdı? Sadece hassas çizgilerin birkaç adım daha ötesine erişseydi neler neler olurdu? Oysa durumundan memnuniyetsiz olabileceği koca bir yalandı. En fazla onun için üzgündü. Acıdığından değil, bunları hak etmediğinden duygusu barizdi. Ağlasın, ağlasın istiyordu. Ne kadar ağlayabiliyorsa o kadar. Olduğu yerde büyülü an başladığından ötürü gecenin karanlığına dek ağlasa, yıllarca ağlasa ve hatta bir asır... Sahi geçer miydi içindekiler; ruhunda, ağladıkça daha çok hissedilenler firar edip terk edebilirler miydi? Kendisinden ötürü sarıldığı kalp de bunu hissediyordu. Azalırdı, iyileşirdi de ama temelli geçemezdi. Öyle derine işlemişlerdi. Yapışmaktan beterdi. Çıkmak bilmezlerdi.

ONSRAWhere stories live. Discover now