BÖLÜM 14 / ''Güzden evvelki sevinçler.''

166 9 7
                                    


Merhabalar!

Geldik 14. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Gündüzün sabahına erişmeli ilk ışıkları doğarken onun kollarının arasında yeni bir yaşı saran, sahibi olan bir ruh vardı. Doğrultusuyla binen kıymetten özelken onunla bölüşmek istemişti, yüreğinde paylaşmakla gelmiş yaşıyla ilk günüydü. Ne kadar çırpınıp direnmişse de huzurla feraha eriştiği göğüs de uyuyakalmıştı. Kaçırılanların aksi güzelliklerle donanıyordu. Güneş'in içinde yer edinmiş acılar, bazı yarım kalmışlıklar veya yalnızlıklar eksik olmasa da; bütün bu yüzsüz, şuursuz ıssızlığa rağmen onun adına olabilecek en güzel doğum günüydü. Çünkü kayıplarını toprağın renksizliğine tanık olarak bir ettikten sonra doğum gününün yakınlığı dahi hafızasından silinmişti. Biraz olsun, hayata kapılarak rolüyle kendine gelebildiğinde onlarsız ilk doğum gününün nasıl olduğunu bilmeyişi istisnasızdı. Asıl soru bundan sonraki yaşlar onlar yanında yokken abartıya kaçan anlardan ırakça hiç de umursamazken birisinin bile yüzüne gülmesine hasret kalarak doğum günü olabilir miydi?

Ancak onlar hazin bir şekilde Güneş'e veda ettikten sonra tam da şimdi göğsünde uyuyakaldığı kişi incitmeden hatırlatmıştı. Samimiyeti varlığı ısıtandı. Dünyanın kötülüklerine ulaşmamak kaydıyla gayret etmekten yorulmuştu. Yorgunluğunda ömrü bir günse eğer sonlana dek bulunduğu güzelliğe kıvrılarak gitmeden kalabilirdi. Orada ölümü neşeli şarkılara beklermiş, nedeniyse böylesi güzel vefat herkese kısmet olmaması. Sunulan gerekçe ölmeyi sevdirirdi. Yalnızlaşmadan ölümle tanışana dek, doğum günlerini ya da her gün ne kadar sancılı veya eksikte olsa büyütecekleri başka iyimserliklerle sürdürülerek geçip gidebilirdi. Yanına koyulduğu tüm yaralarını sarabilmeye talipti. Belki de o yaralar hiçbir zaman geçmezdi de Rüzgar onları özenle tutardı. Dağılacağı varsa avucunun içinde sıkı sıkıya sarar, zamanla kendi hüznünden çok sahiplenirdi. Benimsemesiyle ufak bir kanaması olsa veya canını yakıyorsa o da acırken kendisine on misliyle dönerdi. Sevgisiyle, şefkati, merhametiyle durulmayan kanamayı dindirirdi. Azaltırdı. 

Anlaşılır taraftan tamamıyla yok edemezdi. Kökünden koparıp dalsız etmeden dinerdi. Bunu yapabilmeyi isterken Güneş'in ruhunu, güzelliğini tanıdıkça düşüncesinden anında vazgeçmişti. Acıya bulandıran yaralarını okşarken sahici, tertemiz sevgisiyle ruhunu naifçe sarmasının bile Güneş için ne kadar kıymetli olduğuna bizzat tanıktı. Mevcut acılarıyla güzeldi, güzel Güneş'le öylece kabulüydü. Bütünlenmiş acıları kusurda olamazdı. Onu kesinlikle değiştirmeye kalkmaz ya da yargılamazdı. O, kendiyken değişmeye gerek olmaksızın biricikti. Değiştirmeye gereksinim duymadan, bu ihtimali aklının köşesinden geçirmeden sevdiği kişiydi. Güneş'ten; sevmeyi öğreniyordu, sevilmeyi de. Aslında birbirlerinden nadide değerini öğreniyorlardı, sevgiyi ve bunu birlikte yaşamak paha biçilemezdi. Yaşıyor olmanın hazzının hissiyle her sözcük kifayetsiz kalıyordu. Boynunu büküyorlar, yetemediklerini anlayınca direnmeden sükuta gömülüyorlardı. Hissiyatın eşsiz kuvvetiyle ortaya çıkan narin güzelliği yüreklerini sararken anlamlanan nefesler varlığındaydı.

Dün gecenin adına onlar için çalınarak ruhlarında gezinen şarkıları kendisi de mırıldanmıştı. Başını göğsüne saklasın, güzel saçlarında elleri dolanırken yenik düştüğü kaldırıcı güzelliklerden biri daha olsun diyeydi. Şimdi saçlarını okşayarak; yanından ayrılmadan saatlerce seyretmeyi arzularken yaralarını sarmasının fiziksel görünümü de ortaya koyuyordu. Bariz, yüreğini kaplayan acısından sonra hiç ummayacağı bir doğum günü yaşatmıştı. Hissedilen duygudan keşfedeceğini asla düşünmezdi. Eksik kalsaydı bugün acıyla daha da harmanlanan sıradan günden başka hiçbir şey olmazdı. Rüzgar, başarabildiği iyiliklerle için o huzuru içine sığdıramıyordu. Kendini tatmin etmekten öte ona, birilerine iyi gelmek içeridekini çağırıyorken yine de bildikleri mevcuttu. Göğsünde, olabilecek en güzel evde tatlı yorgunluğun ardından uykuya teslim olmuşken ve gözlerinin kapalı olduğu yüzünden dahi bildikleri yanındaydı. Onun acısı göründüğünden, şimdiki vakitte dek itinayla gezinirken anlaşılmayan karmaşıklarla, paylaşamadıklarını bölüşeni olması eklenirken özellikle daha fazlasıyken sertliğinden çıkışarak yumuşayan duygulardan sevgiye, pekişmiş çoğunlukla anlaşılmaya yaklaşmayı deniyordu. Oysa inanılmaz güçlüydü. Hayatın önüne dizdiği nice acıdan; kuvvetini bağıran, ruhu da bitap düştükten sonra her yürek gibi birine ihtiyaç duyuyordu. Sadece ihtiyaç duymanın yanında iki tarafın anlaşmasıyla içlerinden çıkagelendi.

ONSRAWhere stories live. Discover now