BÖLÜM 22 / ''Matemin dönüşü.''

175 5 16
                                    


Merhabalar!

Geldik 22. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Uzlaşamadan çarpışan köşelerden yankılanan iniltinin uğultusuyla bitişin getirdiği karartıya erişiliyordu. Bedeni bir koltuğun üstüne dökülürken gözleri gelen renge dolanmak için açılmıştı. Güneş, göz kapaklarının birbirinden ayırdığında önceden düşünüp düşünmemek arasında bile kalmadığı kokular burun deliklerini kırıyordu. Zihninden geçirmeyi denetecek olsalar imtina ederdi. Kafasını bulunan yerden kaldırmaya çabalarken hissettiği fiziksel acıyla beraber tüm gücüyle dişlerini dudaklarına bastırışını algılamakta karmaşaydı. Gözlerini ne kadar sert yumduğunu anlamasıysa yine yumuşamak ama pasif açışından belliydi. Açabildiği gözlerini yardımcı sayabilirdi. Bakışları oynayıp dururken kendi hâlinin bedensel dağınıklığı bile yorgun düşürücüydü. Gözlerini yukarıya diktiğinde dolduğunu duyumsuyordu. Bakışları umulmadık hızda şoför koltuğuna kaymıştı. Seriliğiyle zararından boynunun meydana çıkardığı ağrı aniden gördüğüyle uyuşuyordu. Zavallı gözleri konsantre olamadan bir bedeni görebiliyordu oralardan, kimindi? Çözemiyordu. 

Çözebilecek olsaydı nelere yol açacağı belirsizdi. İlk andaki seriliğinin aksine yavaşlıkla sakindi. Eski pozisyonuna dönerek gözlerini yumuyordu. Yavaş akışa kanarak uzun zannedebileceği süreleri parçalamış biçimde duraksıyordu. Sonra açmasıyla kırılıyordu. Tekrardan vücuduna dönen bakışlarıyla başka yol yordam bilmezcesine çaresizlikle yeniden gözlerini kapatıyordu. Bir daha açtığında benliğini kabus gördüğüne inandırmak isteyen, durumum benziyor mu diye vücudunu kontrol edebilecek derecede aklını yitirmemiş Güneş'in yalanla gerçeği ayırt edebileceği son kapısı kalıyordu. Çalmaya korksa da mecburen aynı adrese dönmüştü: Şoför koltuğuna. Soramamıştı, gerçekten o koltukta oturan hangi insan canıydı? Yapamamıştı. Yadırgar olduğu Rüzgar'sa? Doğruluğunu hissettiren hayretle acı içini kanatarak varlığını hapishanesine kapatıyordu. Kaşları çatılırken tanınmak istemeyen duygusundan yaralanıyordu. Hazırlığı bilenen tetikteki gözyaşları izinli izinsiz damlamaya başlıyordu...

Vücudundaki belli belirsiz ağrılar umurunda olmamaya başlıyor çünkü neredeyse şimdi duygusal acıyla tanışmıştı. Kafasını aksi yöne çevirirken de bir önceki aynı yöne getirirken aralarda tıkanmıştı. Tıkılırken başında hafiften usul gözükürken içeriden yaramaz oynamalar gerçekleşiyordu. Duyguları beden diliyle temasta bulunmaya başlıyordu. Gözleri açılırken irkilerek oturur pozisyona geçiyordu. Çoğunca ruhundan akın eden sızılarla hızını asla algılayamamıştı. Diken üstündeyken kalkıp tarifsiz acılarla yüzleşmeyendi. Aksine orasının beter taraflarıyla yetinirken kabaca itilmişti. Önündeki hiçbir şey canlılık mantığıyla görebilecek hâlde durmuyordu. Bakışlarını sertlikle kapadıkça suratının belirginleşen çizgileri artışa geçiyordu.

Bir ses soluk dudaklarını aralıyordu. Tını değil de boş bir nefessizliğe benziyordu:

''Lütfen lütfen, ne olur! Ne olur, yalvarıyorum.'' ilahi güce yakarışları oldukça kuvvetsizdi. Duygularıysa yoğunlaşarak güçlenmişti. Kalbine hoyratça giriştiğinde zulüm eden duygusal acısıyla: ''Yalvarırım, yalvarırım... Hepsi hatalı!'' tekrarlıyordu. Haykıracağı yerleri hiç bilmedikleriyle tıkanmıştı. Dışarılara vuramadan sızanlar çıt çıkarmadan delip geçiyordu.

Yük akışını kıpırdatmadan üzerine dikili pecereleri dinlendirmiyordu. Tam da önüne dikildiğinde kırılmış bir koca cam çarpıcı duruşuyla görünürde kalandı. Arabanın üstüne çökmüş onlardan da ağır, büyükçe ağaç dalları ürkütücüydü. Gözleri yerlerde dolanırken bir araç daha içinden lanet okumaktan bile aciz düştüğü anla ona etrafa saçılmış paramparça cam kırıkları sunuyordu. Yabancı değildi. Şahit olduğu dağınıklıkla duygular tanıdıkken başka rastlamak istediği benzerlikler var mıydı? Onlara da denk gelirse tanıdıkları birbirine karışıp istenmeyen yüreğinde kördüğümler bağlayıp kalmaz mıydı?

ONSRAOù les histoires vivent. Découvrez maintenant