BÖLÜM 12 / ''Bizim olsun mu?''

271 8 19
                                    


Merhabalar!

Geldik 12. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Birkaç adımlama sayesinde odaklanarak adapte edildiği yüzleri rahatça görebiliyordu. Ses etmeden izlemeyi tercih ederken imasıyla değişken bakışları mevcuttu. Rüzgar'ın işlerinden birisi bu muydu? Ceren'le Mert'i karşısına almış bir şeyler söylüyordu. Seyredilirken öfkeyle taşkın duygularını kontrol altında tutamıyor intibası verendi. Onu şu vakte kadar bu vaziyette görmemiş olduğundan mimikleri birbirinden ayrıydı. Konuşulduğuyla ilgili engellemeden merak duyarken yanlarına gitmeye çekiniyordu. Oysa aralarında sadece küçücük bir mesafe kalmıştı. 

Çekince beraberinde gerilemeye teşvik eden sebeplerin dahili yine Rüzgar'ı hiç böyle görmemiş olmasıydı. Cümlelerini bitirmeden sonuna eklediği sözcüklerini işitmişti: ''Yaşadığınız bazı şeyleri, en azından bazılarını ona yansıtmayın. Zor toparladı. O bana zar zor güvendi. Anlayın, anlaşılmayacak bir şey değil.'' konu kendisiydi. İsteyip de gidememe arzusunu sayesinde alt edebilirdi. Ceren'in kendisine attığı mesajı okumaması, onun bilmemesi gerektiğini yeni yeni idrak ediyordu. Ortada yüz yüze buluşarak ve şu görünüşe konuşabilecek gerilimi oluşturan bir mesele olmadığına inanmıştı. Esasen Rüzgar'da kendisiyle birlikte yıpranmıştı. Yan yana sarınan ruhlar birbirlerini etkilemeyi durduramazdı. Sarmakta beraberdi.

İstiflenirken yığıntı kelimelerin yüklü hacmiyle prangası hürdü. Susması gerektiği mimikleri yoluyla belli ediliyordu. Anlayamamıştı. Rüzgar, Güneş'in olduğu yöne şaşkınlık içinde dönmüştü. Hakkında konuştuğu insan haberdar gibi yanı başındaydı. O gözlere denk gelmeyi gerçekten beklemiyordu. Bakışlarında kendisini şu anki hâlde görmüş olmasının ince bir mahcubiyetiyle hicaptı. Kalp odasının penceresinde onu görünce yüzünün rengi yerinde gelendi. Ardınca sakinleşerek durulmuştu. Duyduğu utanç şahitliğinin ilkinden kaynaklıydı. Zaman ile hayatın içinde birbirlerinin davranışlarını görerek hareketlerinden anlayacaklardı. Nerede ne yapacaklarını kendilerinden önce karşılarında ezbere bilen insana dönüşeceklerdi.

Güneş'in suretiyle gözlerinde anlaşabilecekleri dilden; ilginç, garip gülüşü aniden belirmişti. Kafasını oynatırken: ''Sen ne yapıyorsun?'' der gibiydi. Yargılamadan ırak masumane bir soruydu. Bunu yapar yapmaz ondan kaçan gözlerine bakıyordu. Simasını izlerken genellikle bakışlarından ayrılıp durduğu insanın aksiydi. Kendisinden kaçarken ki durumunu görmek rolleri değiştiriyordu. Deli hafızalara durgunluk verendi.

Yalnız olmadıklarını es geçmiyordu. Ağzıyla kardeş dudaklarının arasından çıkacak o bir iki kelimeyi bekleyen Ceren ve Mert'e bakmaktaydı:

''Neler olduğunu biriniz anlatmayacak mı?''

Ceren'in çizgilerindeki şekiller kapatıcıydı. Üste çıkışan altlığı göstermemeye çalışıyordu:

''Her zamankinden sohbet... Muhabbet ediyorduk.'' kelimeleri geçiştirmeydi.

Kendisiyle dalga geçildiğini düşünebilirdi. Ciddi kalamamıştı: ''Demin olanları anlayabilmeye çalışıyorum. Ceren, az önce resmen...'' nasıl devam edeceğini kestiremeden kalakalmıştı. Olanlar her neyse anlatmak lazım değildi. Karşısındaydı. Üçünden birinin ne diyeceğini düşünürken beklediği karşılıkları görüyordu. Pesimistlik yapısı kaçıkken uysaldı. İyiliği örtbas etmeksizin uzlaşmacı kalandı.

Çoğunlukla gözleri Rüzgar'a çevrildiğinde tamamlayamamıştı. Gerisini herkes tahmin edebiliyordu. Kimse yokmuş gibi bakarken içinden içine konuşmuşlardı. Muhabbet pek bir koyuydu. Tek bir bakışın ricası eşliğinde gerekeni yerine getirilmişti. Uğraşmamış sayılırdı. Duvarları ya da gerekçelerinden dolayı kaçacak taraf Güneş'le kalmıyordu. Sadece Rüzgar Güneş'i değil de ikisi birbirini anlıyordu. Çoktandır bundan ibaretti. Ne bir eylem ne de bir çift söz bakarak anlaşmışlardı. Hissetmek niyetiyle bakıştı. Ayrıca ikisinin bir olurken benimseyici tınıdan yola çıkmışlardı. İlkten yöntemiyle buluşup anlamamışlar mıydı? Aşklarına ziyadesiyle yaraşırdı.

ONSRAWhere stories live. Discover now