BÖLÜM 9 / ''Bir teşekküre, bin mana sığar mı?''

202 11 11
                                    


Merhabalar!

Geldik 9. bölüme umarım seversiniz. ♥️

***

Neticesinde yaşananların şaşkınlığı oradaydı. Üzerine saklanamayacak mutluluğuyla erkenden uykuya dalmışlardı. Teslimiyetin öncesinde de bir sükut karşılanmaktaydı. Yaşananın yanındaki duygu yoğunluğunu hiçbir kelimeyle eylem kaldıramazdı. Hem birkaç günün ardından özel tarihlerle belirli günler haricinde erken kalkmalarına gerek kalmayacaktı. Mezun olarak eğitim hayatlarını sonlandırmaya az kalmıştı. Zamanın evrenle seri akışındaki bitiş noktasına eriyordu. Yamacında inciden bembeyaz sayfalar açılıyordu.

Açılan yeni sayfaların adımlarını hissederken uykusuna dalmadan düşünceleri arasında gidip gelmişti. Liseyi uğraşlar içerisinde sonlandırıp üniversiteye başlangıç serüveni dün duygusuydu. Ne de hızlı akıp gitmişti? Zamanın hızına yetişememek kendisini ürkütürken anı yaşamaya çalışıyordu. Ne olursa olsun anı yaşamaya... Mücadele etse de kimi zaman bu da dilediğince olamıyordu. İnsanlık hâli ne denirse oydu. Kalıbı rahatlıkla şekillenirdi. Geçmişinden bugünce takıldığı yara bereye sarılı zincirleri mevcuttu. Yıllar içerisinde varlığına alışmış olabilirdi. Öyleyse nutulmazlarda konaklayacak kadar zehirlilerdi.

Üniversiteye başlarken şu vaziyete geleceğini düşünmemişti. Bunu ömrünün tümüne bağlayabilirdi. Şimdi bir evdeydi. İnşa edilecek yenice bir evdeydi. Vefa his derli toplu ailesi dağılmıştı. Henüz adını koyamadıklarıyla; kendine itiraf edemedikleri eşliğinde Rüzgar'la yaşam sürmeye başlamıştı. Ondan anlayışla belirli müddet istenmişti. Daha istemeden farkındaydı. Dillendirme zahmetiyle mecburiyetine girişmesine izin bile vermemişti. Başa çıktıklarının arasında istekleri yeterli dozdaydı. Bayağı ince düşünceliydi. Hayrete uğratıyordu. Bundan sonra hayatında gerçekten böyle bir insan olduğuna inanamamak normal midir? Şanslıydı hem de bol keseden. Birçok boşluğu kollayacak, güzelliklerle saracak birisiydi o.

Kim derdi ki: ''Anne babanı bir günde kaybedeceksin. Ailen tamamen dağılacak. Öyle ya da böyle kimsesizce yalnızlığa mahkum kalacaksın.'' yalnızlık denen şey elbette tek bir kişiye mahsustu. Ancak şu geçici yaşamda yanında kimse olmayacak mıydı? Kalıcı olarak kimse ya da mümkünse hiçbir zaman gitmeyecek kimse... Tek başına yapamayacağından birilerine muhtaç olduğundan kaynaklı kesinlikle değildi. Öyle ki sağlığı yerindeyken ayrıca onu yüzüstü bırakmadıkça düşüneceği şeyler arasında sona giremezdi. Sebeple yanında olan kişi hayatından çıkmaya niyetsiz ise kabuldü. Ömrüden gitmemişken karşısına bile almazdı. Elleriyle kapı dışarı ederdi.

Bazen, insan insana iyi gelirdi bir yerde... Basitti. Yalınca çabasızdı. Annesiyle babasını amansızca kaybettiği o gündeydi. Bilhassa senelerce kaçındığı Rüzgar'ın kollarına bayılmasıyla evren bütün mesajını avaz avaz vermekteydi. Hiç kimse olacakları, başına gelecekleri yaşamaktan daha öte kesin bir hâlde göremezdi. Öğrenmişti. Hayattan öğrenilecek çok fazla şey vardı. Son nefesine dek bitmeyecek bir ders gören öğrenciler, insanlardı. Yaşam ve dünya denen şey var oldukça bu ders asırlarca bitmezdi. Öğrenciler ne kadar yaşarsa yaşasın eğitilmeye doymak bilmezlerdi. Geldiği koca dünyada hâlâ öğrenemediği birçok şey kalırdı. Bitmezdi. Bitemezdi. Hayat akıp giden bir şelaleydi ve hiçbir zaman, hiçbir şey tamamen yolunda gidemezdi. Mükemmel olamazdı. Öyle bir şey yoktu. Bu hayatı daha az üzülerek yaşayabilmek isteyen mükemmeliyetçi olunmamalıydı. Güneş'se bunu henüz ilk baştan ve en tez vakitte bilmişti. Belki de ilk öğrenim aldığı dersten edindiği ehemmiyet arz eden tecrübelerden biriydi.

***

Hayatında kısa sürede alışıldık inlemeyle sarsılarak gözlerini açmıştı. Lanet olası kabuslar yaşamının bir parçasıydı. Ömrünün kalbinde acı kaybın bıraktığı en azaplı izlerdendi. Ama kendisi için uzun süreçte yeniden buluşarak göz göze gelmek üzerinde etki bırakmıştı. Hâlsizdi. yavaştan usanmış bakışlarla dolu dolu olan gözlerini tavana dikmişti. Ne çok anlam taşıyorlardı ne de fazlasıyla yoklardı. Ortasının derin boşluğunda gezinip duruyordu. Niye baktığını kestiremiyordu. Sezemiyordu ancak öylesine bakıyordu, o boşluğun içinden yine bomboş bakınmaktaydı. Uyguladığı eylem çoğunlukla kendine gelebilmek adınaydı.

ONSRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin