5. Bölüm: Tokatın Yankısı

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Yine mi sen?"

Voleybol turnuvası için okulları gezerken onlarca kişi ile tanışıp arkadaşlık yapıyorduk. Gittiğimiz üçüncü okulda takımını izlemeye gelen öğrenciler arasından biri bana yaklaşmaya çalışmıştı. Başta her şeyi arkadaşça sanarken sonradan niyetinin farklı olduğunu anlamıştım. Kahverengi gözleri, kumral teni ile karşımda duran Can'a baktığımda gözlerimi devirmeyi ihmal etmedim.

"Peşini asla bırakmayacağımı söylemiştim."

"Benden uzak durmanı söylemiştim."

Yaslandığı dolaptan ayrılıp bana doğru bir adım attı. "Kendime engel olamıyorum."

Sarıldığım havlu ile duştan yeni çıktığımı hatırlayınca telaşlandım. Özgüvenli bir şekilde durup, "Çıkar mısın, giyineceğim." dedim.

Bakışları bedenimi süzmeye başladığında huzursuzluğum arttı. Tedirginliğimi belli etmemeye çalışıyordum.

"Final maçı ile belki de bir daha görüşemeyeceğiz. Son kez şansımı denemek istiyorum."

Hâlâ bir şanstan bahsediyor oluşuna kızmıştım. Aramızda bir şey olmayacağını defalarca söylememe rağmen her maçta sınırları zorluyordu.

Yavaş adımlarla yanıma gelirken hareket etmedim. Cılız bedeni zayıflıktan kırılırken kemikleri belli oluyordu. Tam karşımda durmuş, saçlarıma uzanmıştı ki, "Sakın!" dememle eli havada kaldı.

"Bu şans işi değil. Yüz kere de sorsan cevap aynı olacak. Seni istemiyorum. Çık dışarı!"

Boyu çok uzun olmamasına rağmen kafamı kaldırıp gözlerine bakarak söylemiştim. Sert sesime bozulduğu yüzünden belli ediyordu. Buna rağmen hareket etmemiş, söylediklerimi duymamış gibi yaparak bakışları üzerimde gezinmeye başladı. Az önce havada kalan eli, omzuma dokunan bir tutam saçı okşadığında nefesimi tuttum.

"İstediğim her şeyi elde ederim. Öyle ya da böyle."

İçimde yükselen korkuyu belli etmemeye çalışsam da titremeye başlamıştım. Beni takıntı haline getirdiğini ve amacını ulaşıncaya kadar her şeyi yapacağını açık açık gösteriyordu. Tek istediğim duygularımın gözlerimden okunmamasıydı.

"Benden uzak dur." diyerek bir adım gerilediğimde sırıtmaya başlayıp arayı kapadı.

"Sürekli aynı şeyi tekrarlıyorsun." Parmakları havlumun kenarlarında dolaşıp tenime değdinde elini tutup bedenimden uzaklaştırdım. Elimi sıkıca tutup bırakmadığında hata yaptığımı anladım. Diğer elimi de tutup ondan uzaklaşmaya çalışmama engel oldu.

"Bırak beni!" Sesim yüksek çıktığında artık duygularımı saklamaktan vazgeçmiştim. Telaş ile çığlık atmaya başladım.

"Sana bırak beni diyorum! Çık dışarı!"

Kapının açılan sesi, yankılanan çığlıklarıma karıştığında ikimiz de o yöne döndük. Ener'in yoğun bakışları önce bedenimi süzerken sonra Can'ı inceledi.

Tek bir kelime etmeden yanımıza yürümeye başladığında ikimizde hareketsiz duruyorduk. İçimdeki ses olanların daha iyiye mi yoksa daha kötüye mi gideceğini kestiremiyordu.

Can, ellerimi bırakıp Ener'e döndü. "Ben de nerede kaldı diyordum."

"Seni uyardığımı hatırlıyorum."

Ener'in gür sesi o kadar etkileyiciydi ki karşısında kimsenin duramayacağını biliyordum. Can teslim olmuş gibi kollarını havaya kaldırdı.

"Tamam, kız senin olsun. Ama bir şartım var. Bir kez tadına bakacağım."

Teklif ettiği şey ile ağzım şaşkınlıktan açılırken tiz bir iniltiyi havaya bıraktım. Ener'in bir eli Can'ın yüzünü bulmuş bedenini dolaba çarparken dişleri arasından konuştu. "Öncesinde köpeklere, cesedinin tadına baktırayım."

ASELNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ