16

1.5K 308 47
                                    

Her şeyin başladığı yerde, o eski apartman dairesinde yüzüne pansuman yapılmış Meryem, Yusuf'la daha önce uyuduğu kanepede oturuyordu. Yusuf ise salonda volta atarak ileri geri yürüyordu. Tamamen alt üst olmuş haldeydi. Kalbi öyle kırıktı ki sağlıklı düşünemiyordu. Dünyası başına yıkılmıştı. Ayrıca öfkeliydi çünkü kandırılmıştı, ihanete uğramış ve aşağılanmış hissediyordu. Koca bir yalanın, tuzağın ortasına çekilmişti. Aptal gibi hareket etmişti. Kandırıldığına hâlâ inanamıyordu. Hem gururu darbe almıştı hem de kalbi, hayalleri...

"Ya yetişemeseydik? Telefonuna yerini takip edebilmek için uygulama indirmemiş olsaydım biz gelene dek o dondurucuda ne kadar kalırdın Allah bilir!"

Meryem'e hesap sorması gereken onca konu arasından bunu seçtiği için kendisine de bir kere daha kızdı. Hâlâ onu düşünüyordu, bu halini görmek canını yakıyordu. Bu kadın onu mahvetmişti.

"Kardeşim elindeydi, sana izah edemezdim. Öyle bir vaktim yoktu. Hem bilirsen gelmezdin."

Sözlerinin sonuna doğru Meryem'in sesi cılızlaşmıştı çünkü içten içe Yusuf'un yine de geleceğini biliyordu. Nitekim öyle de olmuştu.

"Ama geldim."

Odada yürümeyi bırakarak doğrudan Meryem'in yüzüne baktı bunu söylerken ve bir köşede bu büyük sorunla ne yapacaklarını bilmez halde dikilen Ahmet de kıpırdandı. Kendisini odada, bu yüzleşmenin ortasında hem fazlalık gibi hissediyordu hem de Yusuf'u bu kızla baş başa bırakmak istemiyordu. Çünkü Yusuf'un artık Meryem'den önceki Yusuf olmadığı apaçık ortadaydı.

"Geciktin." Yusuf Meryem'in yerini madem biliyordu çok daha erken gelebilirdi. Ancak gecikmişti ve bu yargılayan tek kelimelik cümlesi Yusuf'un sinirlerini tamamen bozmaya yetti.

Geldiğin yerin Cevdet'in mekânı olduğunu öğrenmek ve Cevdet'in İstanbul'a döndüğünü duymak biraz şoka soktu bizi, özür dilerim. Ah bir de soyadınızı değiştirmiş olduğunuz gerçeği var. Yıllarca ulaşamadığımız amca ve yeğen aniden burnumuzun dibinde ortaya çıkıverdi!"

Bu sözler Meryem'in de kinle Yusuf'a bakmasına neden oldu. "Çünkü beni öldürmeyin diye Almanya'ya kaçmıştık! İzimizi bulamayın diye adımızdan vazgeçmişti amcam!"

Birden değişemiyordu her düşünce, Meryem yıllarca bu hikâyeyle büyümüştü, yaşamıştı. Kâbuslarında Yusuf Ali'nin onu bulup infaz ettiğini görmüştü. Şimdiyse aynı Yusuf Ali defalarca hayatını kurtarmış halde karşısında dikiliyordu.

"Hangi amcan? Seni bu hale getirip buzluğa kapatan mı? Ya da omzunda delik açan, seni Semih'in insafına bırakan mı demeliyim? Tabii tüm bunlar kurmaca değilse! Ayrıca anlaşılan artık tarafımdan bulunup infaz edilme fikri seni korkutmuyor. Bin tane yalanla dibime girdiğine göre..."

Suratının ortasına bir yumruk yemiş gibi irkildi ve 'nasıl böyle konuşursun?' der gibi Yusuf'a baktı Meryem. Ona en gizli yaralarını göstermiş, korkularından bahsetmişti. Kimsenin karşısında olmadığı kadar çıplak kalmıştı. Böyle bir konunun hiç yalanı, numarası olur muydu?

"Onca planı boşuna yapmadık herhalde. Bana âşık olacaktın ki öldüremeyecektin. Kim olduğumu anlayamayacak kadar duygularınla meşgul olacaktın."

Yusuf'un da canı yansın istemişti Meryem ve pekâlâ başarılı da olmuştu.

"Yaşıyorsun. Hem de defalarca hayatını kurtarmak bana nasip oldu."

Yusuf'u bunca zaman bir canavar, katil olarak görmüştü demek ki. Belki de ona aşkla baktığı her seferinde onun yüreğinde sadece nefret vardı. Tiksiniyor olmalıydı Yusuf'tan.

Görülmeyen Where stories live. Discover now