31

2.6K 312 62
                                    

İnsan hayatında bazı unutulmaz tarihler, akıllara kazınan anılar olurdu. Âşık olduğu kişiyi ilk kez gördüğü gün, en yakın arkadaşıyla tanışma anı ya da çok sevdiği bir yakınını son kez kucakladığı zaman gibi. Ve genellikle öyle günlerin sabahı diğer günlerden farksız olurdu. Meryem ve Yusuf da o sabah yeni bir güne başlarken fevkalade bir şeyin yaklaşmakta olduğunun farkında değildiler.

Polis, Zeynel Bey ve Kara'nın çevresi her yerde aylardır Meryem'in amcasını arıyorlardı ve bir sonuca ulaşamadıklarına göre yurtdışına kaçtığına dair şüpheleri her geçen gün biraz daha artıyordu. Büyük ihtimalle deniz yoluyla kaçmıştı. Peki, şimdi neredeydi? Bunu merak etmelerinin asıl nedeni intikam duygusu değildi. Geri gelmeyeceğinden ya da bir gün yeniden birilerine zarar vermeyeceğinden emin olsalardı bu işin ucunu bırakabilirlerdi. Fakat şu an için böyle bir lüksleri olmadığından diken üstünde yaşamaya devam ediyorlardı. Yani o sabaha kadar en azından öyleydi.

Onları yataklarından kaldıran şey ne yazık ki bir annenin panik dolu çığlığı oldu. Çünkü artık güvenlerini kazandığı için kilit altında tutmadıkları Mert evden kaçmıştı. Arkasında biri annesine, diğeri ablasına olmak üzere iki de mektup bırakmıştı. Tabii çiftliğin tüm erkekleri etrafa yayılarak hemen çocuğu arama telaşına girdiler. Polise haber verildi. Meryem'in mektubu okuduktan sonra zaten sakin kalması mümkün değildi. Sanki kardeşine kavuşmasıyla kaybetmesi bir anda oluvermişti.

Abla;

Biliyorum, sana ilk abla deyişimin böyle olacağını hayal etmiyordun. Gerçi bence bu konuda pek umudun da yoktu. Ama ben seni ilk gördüğüm günden beri sürekli bunu düşünüyorum. Ben sana zarar vermek istedim. Senden nefret ettim. Ama sen yine de hiç tanımadığın bir çocuğa, onun yüzünden başına gelenlere ve onun sana yaptıklarına rağmen abla olmaya çalıştın.

Artık seni anlıyorum. Eskiden kendi kayıplarımı, benden alınanları düşünürdüm. Şimdi senin yitirdiklerin daha çok gözüme batıyor. Keşke babanla annem hiç tanışmasaydı bile diyorum. Yaşadıklarındaki payım için senden özür dilerim. Yıllarca sana eziyet eden bir adama muhtaç olmuşsun. İlaçlarla, dayakla, hakaret ve tehditlerle seni paramparça etmiş. Anladım ve gördüm ki tek ailesiz kalan ben değilmişim. Üstelik benim en azından yanımda hep annem vardı. Yusuf abi dedi ki; 'biz ablanla beraber parçalarımızı bir araya getirdik. İkimiz de paramparçaydık. Toparlanamıyorduk, bir şeye benzemiyorduk. Ama sonra baktık ki parçalarımız birbirine uyuyor.' Siz beraber bir anlam kazanmışsınız. Aile olmuşsunuz. Ancak amcamın korkusu hâlâ gözlerinde... Ondan korkmaya devam ediyorsun. Bunun için o adamın yok olması lazım. Yusuf abi yapamaz. Yaparsa seninle kalamaz zaten. O yüzden ben yapacağım. Bir kez olsun sana kardeş olmaya çalışacağım.

Yaşadıklarındaki payım için, sana yaptığım her şey için umarım beni bir gün affedersin. Çok mutlu ol ve ne yaşanırsa yaşansın lütfen kendini suçlama. İkimiz de suçsuz olduğunu biliyoruz.

Mert

Zaten ezbere bildiği mektubu polislerle beraber yeniden okurken gözyaşlarına engel olamadı Meryem. Mert'in yaşındaki bir çocuğa göre ne kadar da ağır sözlerdi bunlar. Vicdan azabı kalbini bir mengene gibi sıktı. Bıçaklama olayından sonra ona neden o kadar kötü şeyler söylemişti ki sanki? O adamı bulabilmesi mümkün müydü? Bulduğu zaman en iyi ihtimalle katil en kötü ihtimalle de maktul olacaktı.

Karısının ağlayan halini görmek Yusuf'un paniğine de hiç yardımcı olmuyordu. Mert'in Cevdet'in yerini bildiğini hiç düşünmemişti. O yaştaki bir çocuk için bu işin içinden zarar görmeden sıyrılmak ancak gerçek bir mucize olabilirdi.

***

Burnunu çekerek gözlerini saate ya da telefonuna dikmeye bir son vermezse delirebileceğini düşündü Meryem. Erkekler şehirde harıl harıl Mert'i ararken burada onun annesiyle oturup beklemek sabır gerektiren bir işti. Bakışları gözü yaşlı kadına kaydı ve uzun zamandır zihninden uzak tutmayı başardığı düşünceler birden istila ediverdi. Karşısındaki kadın sarışındı, yeşil gözlüydü. İnceydi, zarifti. Henüz kırk yaşında bile değildi. Oldukça alımlı bir kadındı. İstemsizce kafasında onu annesinin hayaliyle kıyasladı. Mert'in mektupta yazdıklarını hatırladı. Keşke babanla annem hiç tanışmasaydı bile diyorum. Bu Meryem'in de defalarca aklından geçirdiği bir düşünceydi. Kendi annesi için de benzer şeyler dilemişti. Kadının suratına dikkatle baktı ve kendini daha fazla tutamayarak aklındakini dile getirdi.

Görülmeyen Where stories live. Discover now