5.Bölüm II. Kısım

2.1K 349 77
                                    

Banyo yapıp temizlendikten sonra üstünde Aysel teyzenin kızının temiz elbisesiyle bahçeye dönen Meryem Yusuf ve Kara'yı karşılıklı oturmuş, çay içer halde buldu. Dikkatlerini üzerine çekebilmesi için de hafifçe öksürmesi gerekti.

"Müsaade var mı Ali amca, gelebilir miyim?"

Meryem'i görür görmez kocaman gülümsedi Kara ve oturduğu üçlü bahçe koltuğunda yanını işaret ederek konuştu.

"O nasıl söz Meryem? Gel tabii kızım, otur şöyle yanıma."

Bu sırada Yusuf da Meryem'in temizlenmiş ve giyinmiş halinin onda yarattığı etkiyle baş etmeye çalışarak genç kıza bakıyordu. İki ihtimal vardı. Ya Meryem Yusuf'un hatırladığından daha güzeldi ya da gün geçtikçe güzelleşiyordu. Gerçi Yusuf'un her an ona biraz daha abayı yakıyor olma ihtimali de göz ardı edilemezdi.

Şaşkın ve bir o kadar da hayran bir halde Meryem'e baktığını idrak edince başını ter yöne çevirerek surat astı ve alışkanlık haline getirdiği şekilde söylendi. "Tövbe tövbe..."

Sessizce ikilinin sohbetine dahil olmak isteyen Meryem kendisine gösterilen yere oturarak yüzünde ölçülü bir gülümsemeyle kulak kabarttı. Kara da kaldığı yerden konuşmaya devam etti.

"Handakiler nasıl sahi Yusuf? Bir yaramazlık yok, değil mi?"

Bu soru Yusuf'un yüzünde alaycı bir tebessüme neden oldu. "Bana mı soruyorsun baba? Sen de bilmiyorsan kimse bilmiyor demektir."

"Belki senden duymak istiyorumdur, olamaz mı? Bir türlü öğretemedim sana beni temsil etmeyi. Arada gidip kolaçan etsen ne olur sanki? Hem çocuklar da seni özlüyor. Uğramıyorsun diye güçlerine gidiyor."

Bu sitem üzerine babasına hak verse de kendisini savunmaya geçti Yusuf. "Atölyede işler birikti, yetişmesi gereken bir dünya sipariş var. Ben de bir garip Yusuf'um, hangi birine yeteyim baba?"

"Yahu bırak şimdi oğlum, sen istersen her yere yetersin evelallah. Neyse, anladığım kadarıyla işlerin maşallahı var. Allah bereket versin. Çalış oğlum, çalış. İşleyen demir ışıldar. Ama o çocukları da başıboş bırakmayalım."

Babasının isteğinde haklı olduğunu bildiğinden başını sallayarak onu onayladı Yusuf. Meryem de o çocukların kim olduğunu merak ederek kaşlarını çattı ve merakla sordu.

"Handaki esnaftan mı o çocuklar diye bahsediyorsunuz?"

"Daha çok esnaf için yetiştirilen çıraklardan. Yetimhanelerden ya da ıslah evlerinden çıkmış kimsesiz çocukların elinden tutup meslek kazandırıyoruz Allah'ın izniyle. Yusuf'a da arada o çocuklarımızın başına gidip ağabeylik yapmasını söylüyorum. İşe güce dalıp boşladı son günlerde. Ahmet hep başlarında ama onlar Yusuf ağabeylerini özler, bekler. Ben biliyorum evlatlarımı."

Kara'nın açıklaması Meryem'in yüreğine dokundu ve hayranlıkla Yusuf'la Kara'ya baktı.

"Bu yüzden mi handakiler sizi böyle çok sevip sayıyorlar. Üç gündür hep birileri gelip gidiyor buraya. Elinizi öpüp hayır duanızı almaları bir yana kolaçan ediyorlar. Ben misafirinizim diye güvenliğim için bizi yalnız bırakmıyorlar. Ahmet Bey'i de mi siz yanınıza alıp yetiştirdiniz Ali amca?"

Oturduğu yerde kıpırdanarak pek bu konulardan söz etmek istemese de konuştu Yusuf. Çünkü bu sorunun muhatabı kendisiydi.

"Ahmet benim arkadaşım ama kimsesiz olduğu doğrudur. Babam sap olsun, benim yanımda görerek himayesine aldı."

Kara ve Yusuf kısa bir an bakıştılar ve Meryem sanki aralarında sözsüz bir dil geliştiğini hissetti. Sanki bir şey saklıyorlardı ve dile gelmemesi konusunda hemfikirdiler. O da bu hallerini görmezden gelmeye çalışarak gülümsedi ve arkasına yaslanarak kendisini ilgilendiren konuyu açtı.

Görülmeyen Where stories live. Discover now