15. BÖLÜM

305 42 16
                                    

19.08.2019
Keyifli okumalar!

Yazar'dan

Geldikleri günden beri oturdukları masaya oturmuşlardı ama bu kez eksikleri vardı. Füsun ve Sezer. Grubun anaç tavırlarıyla ön plana çıkan üyesi Melis daha fazla dayanamayarak sordu. "Füsun ve Sezer nerede?"

Füsun'dan çok Sezer'i merak ettiği için sevgilisi Alp ve arkadaşı Yiğit'e çevirdi bakışlarını. "Onlar bugün bize katılamayacak." Dün gece yaşananlara şahit olanlardan Yiğit arkadaşının sorusunu cevaplarken hala aramadıkları için ikisi adına hem meraklanmıştı hem de Sezer'e böyle habersiz bıraktığı kızmıştı.

"Neden?" Soru Alp'tendi. Sorusunu doğrudan Yiğit'e bakarak sormuştu. Belli ki bu yaşananlar hakkında bilgisi olan kişi oydu.

"Füsun'un annesi bir kaza geçirmiş, Sezer de ona eşlik ediyor." Genç adam sanki olağan bir şeyden bahseden gibi rahat ve ilgisizdi. Yiğit çayından bir yudum alırken söze güzel ikizi girdi.

"Hazır yeri gelmişken, az önce Sezer'le konuştum." Pelin elindeki çay bardağını masaya bırakıp dik duruşunu biraz daha düzelterek sözlerine devam etmeye hazırlanıyordu ki sözü, son zamanlarda eskisi gibi samimi olmadığı ve artık tanıyıp tanımadığı konusunda şüphe ettiği arkadaşı tarafından kesildi.

"Ne zaman yola çıktılar?" Selen eski sevgilisini ve şu garip kızı düşündü ama birlikte olmalarından çok kamp alanından ne zaman ayrıldıklarını merak etmişti. Sezer'i hala kıskanıyordu ama git gide hatasını kabullenmişti. Bu durumu kurtarmanın tek yolunun da Füsun'u Sezer'den uzak tutup kendini affettirmek olduğunu biliyordu.

"Sabaha karşı gittiler, hava daha aydınlanmamıştı." Dün gece yaşananlarda oda arkadaşının gözlerindeki korkuya şahit olmuş olan Pelin'in şüpheci bakışları Selen'in üzerinde gezindi. Bu sırada bu bakışlardan ve bakışların sebebinden habersiz olan Alp tüm neşesiyle konuyu dağıttı.

"Abi odada ne olaylar dönüyor ama ben uyanmıyorum." Uykusu her zaman ağırdı ama böyle önemli bir durumda uyanmamış olması ve hatta uyandırılmamış olması sinirlerini bozmuştu. Bu durumdan memnuniyetsiz bir şekilde kahvaltısına yöneldiği sırada Selen hızla ayağa kalktı.

"Size afiyet olsun, benim midem biraz kötü daha fazla devam edemeyeceğim." Bu harekete Pelin de diğerleri kadar şaşırmıştı ama onlardan bir farkı vardı. Pelin'in bir şüphesi vardı ve Selen bu hareketiyle şüphesine olan inancını biraz daha pekiştirmişti.

"Annesi nasılmış?" Melis yine arkadaşlarından farklı olarak sorulması gereken doğru soruyu sormuştu. İçinde de bir hüzün vardı. Annesini kaybetmiş bir kız olarak Füsun adına üzülmüştü. Ondan Pelin kadar hoşlanmasa da düşmanının dahi böyle bir korku yaşamasını istemezdi.

"Sezer'in söylediğine göre iyiymiş, bileğinde çatlak ve biraz eziği varmış sadece." Pelin bu sözlerinin ardından elini istemsizce arka cebinde duran kağıda attı. Selen'se o esnada kendini odanın yoluna atmıştı. Diğerleri için her şey normaldı, hatta Selen'e göre diğerlerine Pelin de dahildi.

Sezer'den

Kulaklarıma dolarak beni uyandıran sesin kime ait olduğunu çözemiyordum. Nesrin Sipahi'nin sesi mi yoksa Füsun'un sesi mi emin değildim, yine de birbirine karışmış sesleri beni gülümsetti. Yataktan çıkarken başta uyumayacağımı söylediğim aklıma geldi. Başka birinin yatağına yatmaktan hiç hoşlanmazdım aslında ama yorgunluğum duygularımı hiç önemsememiş olmalı ki bu kadar rahat uyuyabildim.

Kapıya omzumu yaslayıp pencereye yüzünü, bana sırtını dönmüş Füsun'a baktım. "Ah ne güzel, ne güzel seni sevmek." Son sözlerini şarkı söyler gibi değil de şiir okur gibi bitirip yanındaki sehpadan kupasını aldı. Bu andan haz aldığına emindim, kupayı dudaklarına ağır ağır götürüp dumanı tütmeyi bırakmış kahvesinden bir yudum alırken içten içe annesine üzülse de derin yaraları olsa da hayattan haz almayı bilen biriydi.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now