14. BÖLÜM

335 47 43
                                    

14.08.2019
Keyifli okumalar 💕
Medya hakkında fikirlerinizi alalım 🌸

Füsun içeride annesinin yanındayken kantine inip aldığım kahvelerle 4. Kata tekrar çıktığımda Füsun da annesinin odasından çıkmıştı. Önce bana sonra elimdeki kahvelere baktı. Yanına yaklaştığımda uzanıp kahvelerden birini alıp gözlerini kapatarak kahvenin kokusunu derin bir nefesle içine çekti.

"Bu kadar kahve içmemiz sağlıklı değil aslında ama benim şu an inanılmaz ihtiyacım var." Odanın önündeki rahatsız koltuğa oturdum. Füsun da yanıma oturdu. "Annenin bu kazayı sadece bir çatlakla atlatmasına sevindim."

"Doğrusu sadece bir çatlak olması benim de şükür sebebim." Kahvesinden bir yudum aldı ve oflayarak kafasını iki yana salladı. Durumu hala kabullenemediği bu davranışından anlaşılıyordu. "Benim annem doktor, çatlaktan sonra elini gerektiği gibi kullanamayabilir."

"Nasıl yani?" Kısa bir süreliğine eli alçıda olacak. Bu süreçte mesleğini yapamasa da büyük bir sorun olmayacağını düşünüyordum.

"Şimdi o çatlağı alçıya almışlar zaten ama alçı çıktıktan sonra mesele. Sıcak ya da soğuk durumlarında orası sızlayacak. Hatta ortaokulda bir arkadaşımın kolu çatlamıştı, alçıdan sonra bir iş yaparken eli sürekli titriyordu." Çaresiz bakışlarını görünce tekrar başa döndüğümüzü düşündüm.

"Sen içeri girince uyandı mı peki?" Cevabını bilmeme rağmen sorduğum sorunun ardından kafein için yanıp tutuşan bedenime istediğini verdim.

"Hayır ama hissettiğine eminim." Rahatsız koltuklara sırtını yaslarken yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. "Odaya girdiğimde yüz hatları inanılmaz gergindi. Sanki bir şeylere öfkeliymiş gibi kaşlarını çatmıştı ama ben yanına oturup elini tuttuğumda kaşları bir kuş gibi havalandı. Beni hissetti Sezer."

"Hisseder tabi güzelim, bilinci yerinde sadece uyuyor." Bana bakıp kafasını salladı. Dudakları kahvesine uzanırken yamuk gülümsemesi yok oldu. "Annem doktor demiştin ya acaba nöbetten falan mı dönüyordu ya da belki acil bir durum falan vardı da ona mı gidiyordu?"

"Biz dün sabah konuşmuştuk ama nöbetten hiç bahsetmedi. Dediğin gibi belki acil bir durum vardır. Hiç bilmiyorum." Kısa bir an duraksadı. "Sen Gökhan Hoca'yı arayıp haber verdin mi? Meraklanmışlardır onlar da, gecenin bir vakti herkesi rahatsız ettim." Gözlerinde beliren mahcubiyeti uzun uzun izlemek istediysem de yapamadım. Haklıydı, arayıp haber vermeliydim.

"Hayır, aramadım." Yerimden kalktım, biraz dışarı çıkıp hava alsam iyi olacaktı. "Ben gidip arayayım, dışarı çıkacağım. Belki biraz uykum açılır."

"Sezer sen biraz dinlendikten sonra kampa dön istersen." Beni mi düşünüyordu yoksa yalnız mı kalmak istiyordu bilmiyordum. Benimle göz göze gelebilmek için geriye attığı başında mücevher gibi parlayan gözleri daha iri görünüyordu böyle ve ben bu hallerini daha çok sevmiştim. "Burada harap olma boşuna."

"Gerek yok, hem o nasıl söz? Boşuna harap olmak ne demek, ben yanında gayet memnunum hayattan." Sözlerimde samimiydim, bu süreç ikimiz adına da yorucu geçse de şu an onunla olmayı kampta olmaya tercih ederdim.

Başını sallayarak gülümsedi. Tek mevsimlik açan bir çiçek gibiydi gülüşü, umduğumdan daha çabuk soldu. "O zaman sana bir otel ayarlayalım, ben burada kalacağım annem çıkana kadar ama sen gidip güzelce dinlenmelisin."

"Bakarız, belki hiç gerek kalmaz. Annen uyanır, doktor da taburcu eder. Sonrasında kampa birlikte döneriz."

"Bakarız." Konuşmanın bittiğini anlayarak telefonumu çıkardım. Füsun da ne yapacağımı anlamış gibi kafasını salladı. Ben oradan uzaklaşırken kendi kendine konuşuyordu. "Şu halime bak, pijamalarla gelmişim."

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin