9. BÖLÜM

426 53 23
                                    

15.07.2019
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen 💕
Keyifli okumalar 🌸

"Ben galiba küçükken birilerinin ölüme sebep oldum."

Kafamın içinde dönüş duran bu sözleri tekrar düşündüm. Büyük bir ciddiyetle söyleyip sonra etrafındaki herkes şaşırıp tepkisiz kalınca gülerek "Sadece Sezer'e itirafını düşünmesi için zaman kazandırmaya çalıştım." demişti. Büyük bir ciddiyetle söyleyip sonrasında bana fazlasıyla sahte gelen gülmesiyle yaptığı açıklamaya inanmamıştım. Hala da inanamıyordum. Tüm gece düşünüp bir türlü bence de bunun için yaptı diyemiyordum.

İtirafını yaparken gözlerindeki ciddiyet ve sonrasında yaptığı açıklamada yaşadığı hayal kırıklığı inanmamı engelliyordu fakat benim dışımda kimse herkes buna inanmış, sorgulamamıştı. Bense ayın yansıdığı gölün harika manzarasını izlerken bunu düşünüyordum. Tıpkı tüm gece olduğu gibi. Bu itiraftan sonra kimsenin itirafına odaklanamamıştım. Hatta odalarımıza dönerken bile bunu düşünüyordum. Belki de daha rahat düşünmek için buraya kaçmak istemiştim, gecenin bir vakti buraya gelişime başka açıklama yapamıyorum.

Sırtımda hissettiğim kumaş parçasıyla irkildim. Tam kafamı çevirip bakacakken kokusundan tanımıştım. Ardından yanıma oturan Füsun'a baktım. Onun kokusunu tanıyacak kadar tatmış mıydım ki?

"Düşünme, kaybolursun." Battaniyenin altına girip bedenine sardı. Gözlerini gözlerime değdirmese de benim onu izlediğimin farkındaydı.

"Galiba çoktan kayboldum." Tam karşıya diktiği bakışlarındaki yorgun parıltılar ay ışığı ile yarışabilecek kadar yoğundu. Tabi teninin en az ay kadar beyaz oluşunu hesaba katmazsak. O an düşündüğüm tek şey bazı kızların Güneş gibi parlak olması ve onların aksine Füsun'un her haliyle aya benzediği olmuştu.

"Birinin seni bulmasını ister gibi bir halin vardı." Dudaklarında küçük bir tebessüm kısa bir süreliğine belirip çabucak yok oldu. Kafasını sallayıp konuşmaya devam etti. "Neden buradayım bilmiyorum ama uyuyamadım ve içimde bir taraf senin burada olacağını söyledi bana."

"İçindeki o tarafı her zaman dinler misin?" Ben onu izlerken bakışlarını sonunda bana çevirdi. Bir süre gözlerime baktıktan sonra kafasını salladı. "Şu an ne diyor peki?"

"Şu an dediği şeye sen de dahilsin. Kalkıp biraz çalı çırpı ve irice taşlardan toplasın diyor." Yanımdan kalkıp koşa koşa odasına giderken gülümsedim. Gece gece bu enerjiyi nereden buluyordu bilmiyorum ama dediği gibi yaptım.

Kalkıp çok da uzun sürmeyen bir arayışın ardından taşları ve çalı çırpı derken neyi kast ettiğini anlamasam da ağaçların arasında kopmuş uzun bir dal bulmuştum. Battaniyenin yanına onu götürdükten sonra taşları da getirip oturup beklemeye başladım. Beni fazla bekletmeden iki elinde kupalarla ve kolunun altına kıstırdığı birkaç kağıt ile geldi.

Ayağa kalkıp elinden kupaları alırken mis gibi kahve kokusunu içime çektim. "Mis gibi kokuyor. Ne ara yaptın bunları?"

"Büyüyle yaptım." Getirdiğim taşları oval biçimde yerleştirerek ufak bir yuvarlak oluşturdu. O esnada kupaları düz bir yere koyarken ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Getirdiğim dalları kırarak taşların yanına istifledim. Kolunun altındaki kağıtları alt yerleştirip üstüne dallardan koydu. Kampın tanıtım broşürünü böyle kullanacağımız asla aklıma gelmezdi ama Füsun biraz daha dal ekleyip cebinden çıkardığı çakmakla alta kalan kağıdı yaktığında kuru olan dallar yavaş yavaş tutuşmaya başlamıştı.

"Burada cebinden çakmak çıkarmak yerine dalları birbirine sürtmeliydik." Küçük kamp ateşimiz yanarken tekrar battaniyenin altına girip kahvelerimize yöneldik ikimizde. Kahve içmeyi severdim ama çayı daha çok severdim. Yine de gecenin bu vaktinde kahveyi nerede yaptığını merak etmiştim.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now