2. BÖLÜM

937 94 48
                                    

19.06.2019
Yorum ve beğenilerinizle beni mutlu etmeyi unutmayın 💕

Sıcaktan hemen ıslaklığını kaybeden saçlarımla kahvaltımı yarılamıştım ki Sezin'in sözlerine dikkat kesilmek zorunda kaldım. "Anne biliyor musun, abim dün kitapçıda kitaplara baktı."

"Öyle mi?" Annem yeşil gözlerini belirginleştirerek ve her halinden belli olan imasıyla bana döndü. "Peki abine de kitap aldınız mı?"

"Imm, hayır. Galiba abim kitaplar adına bir adım atsa da henüz düzenli olarak kitap okuyacak birisi değil ama yine de dün birkaç kitap ilgisini çekmiş gibiydi." Gülümseyerek ve yaşının çok daha fazlası sözlerinin ardından tabağından bir parça peynir alıp ağına attı. Bana bakarak devam etti. "Bu da bir şey değil mi abi?"

"Sezin, sadece oyalanmak istedim. Bu kadar. Altında bir anlam aramanı gerektirecek kadar ilgili değilim." Hayal kırıklığına uğrayacağını düşünsem de ela gözlerini saran o kalın çeperin içinde hala umut parıltıları vardı. Sanki gerçekten kitap okursam bu parıltılar en ışıltılı haline gelip patlayacaklar gibiydi. Gülümsemeden kendimi alamadım. "Tamam bir ara kendi zevklerime uygun bir şeyler bakacağım ama abartma lütfen."

Annemle beşlik çakıp gülüşürlerken babamın anneme bakışları dikkatimi çekti. Aşkla bakmak dedikleri tam olarak bu olsa gerek. "Ben üniversiteyi bitirene kadar elimi kitaba gazeteye sürmedim. Ta ki annenizle tanışana kadar. Sırf onu etkilemek için kitap okuduğumu hatırlıyorum."

"İşe yaramış olmalı."

Keyifle biten kahvaltının ardından çantamı alıp dışarı çıktım. Bahçenin arka çıkışına yönelirken telefonum çaldı. Alp arıyordu ve bu da demek oluyor ki gün başlıyor.

"Alo?"

"Günaydın! Kanka bugün kızlar yok. Ekildik kısacası." Anlamlandıramadığım bir rahatlama çöktü. Kafamda tilkiler dönmeye başlamıştı bile!

"Hadi ya! Neyse benim de yapacak birkaç işim vardı. Onları halledeyim." İşim mi vardı? Beynim neden benden bağımsız hareket ediyordu acaba!

"Ben birlikte takılırız sanmıştım. Sen de mi ekiyorsun Brütüs?" Gülümseyerek arabaya yöneldim. Evet, artık bugün için bir planım vardı.

"Beş dakikaya kapının önündeyim. Hazır olursan seni de alırım." Çantamı arka koltuğa bırakıp yola koyulduğumda nereye gideceğimi kendime bile belli etmesem de fazlasıyla emindim. Alp'i alana kadar da hiçbir şekilde ne olduğunu zihnimden geçirmediysem de Alp'in ısrarları sonucu birkaç ipucu vermek zorunda kaldım. İpuçlarına rağmen Alp için gideceğimiz yer hala sürpriz.

Arabayı park ettiğim vakit etrafına dikkatle baktı. Doğrusu sahafa onunla girmek istemiyordum. Sebebini bilmesem de o kitabı yalnız alacağım. "Şu kafeye geçip bize birer limonata söyle sen. Ben Sezin'in istediği kitabı alacağım."

"Vay canına! Sır gibi sakladığın şey bu mu?" Gözlerinde dalga geçer bir ifade ile arabadan inip kafeye giderken ciğerlerimi derin bir nefes ve biraz da cesaretle doldurup arabadan indiğim gibi tek bir solukta ve sadece birkaç adımda dükkana girdim.

"Merhaba," Beklemediğim bir diyaloğa girdiğimde içimden kendime kızdım. Tamam, kaba bir insan değilim ama şu an anlam veremediğim bir şekilde kendimi stres altında hissediyorum ve bu da saçmalama ihtimalimin ne kadar yüksek olduğunu gösterir.

"Oo Sezer, hoş geldin evladım." Babacan bir tavırla elini uzatınca bu yaşlı adama beslediğim sempatinin giderek arttığını düşündüm. Aslında başka koşullar altında tanışmış olsak çok sevdiğim bir insan olabilirdi ama şu vakitten sonra şartların değişmeyeceği ortada.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now