11. BÖLÜM

373 53 17
                                    

28.07.2019
Keyifli okumalar dilerim 🌸

Sabaha kadar uyuyamayıp sonunda uykuya yenik düştüğümün üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum ama Yiğit'in adımı seslemesiyle uyanmak zorunda kaldım. "Sezer, kalkmayacaksan biz gidelim."

"Keşke sonsuza kadar uyusam diyor şu an tüm hücrelerim." Yatağımda vücudumu gererek esnediğim sırada Yiğit gülmeye başladı.

"Bence o hücrelerin birazdan kelebeklere eşlik edecek." Üstüne çok da düşünmeye gerek kalmadan dün Alp'in patavatsızca mutlu oluş sebebine ima yaptığını anlamıştım.

"Abi sen bari yapma." Yataktan kalkıp lavaboya giderken Alp odaya girdi. Yüzünde her zamanki neşeli gülümsemesi vardı, onun için her şey olağan göründüğünden önemsemeyerek lavaboya yöneldim.

"Ooo," Uzatarak çıkardığı sesle ona döndüm. "Büyülü adamımız da uyanmış."

"Ne büyüsü Alp?" Lavabonun kapısında her an Alp'e saldırmaya hazır bir şekilde omzumun üstünden ona baktım.

"Kelime oyunu. Daha da bir şey söylemem. Otur düşün abi, bu ne hazırcılık!" Kendini yatağına atıp ellerini başının altına koydu. Sırıtarak tavanı izlemeye başladığında Melis'i gördüğüne emin olmuştum.

"Sen niye sırıtıyorsun?" Benim gibi cevabı bildiğini düşündüğüm Yiğit'in yönelttiği soruyla Alp derin bir iç çekti.

"Benim minik dağ kekiğim, çok güzeldi. Kapıyı tıklattım ve uyuyormuş. Uykudan uyanmış o mahmur haliyle o kadar güzel ki bir ömür her sabah görmek istediğim manzara olduğuna bir kez daha emin oldum." Alp'in sözleriyle Yiğit'le bakıştık. Bir insan aşık olabilirdi ama sevgilisine minik dağ kekiğim demezdi. Alp dışındaki normal insanlar için geçerli bu duruma ve Alp'in sabah sabah nereden bulduğunu anlamadığım romantizme aldırmadan duşa girdim. Normalde keyif için fazladan vakit geçirmeme rağmen bugün acelece duşumu alıp yine aynı hızda üzerimi giyindim. Saçlarımı bile kurutma ihtiyacı hissetmeden beni beklemeyen arkadaşlarımı bir an önce görmek için odadan çıktım.

Odadan çıktığımda karşımda gördüğüm güzellik ile aslında acelemin arkadaşlarıma yetişmek olmadığını kendime itiraf etmek zorunda kaldım. Füsun kapıdan çıkmış, başı önüne düşmüş bir şekilde merdivenlerden iniyordu. "Günaydın." Sesimi duyduğunda başta irkildiyse de göz göze geldikten birkaç saniye sonra gülümseyerek karşılık verdi.

"Saçlarını neden kurutmadın?" Görür görmez buna dikkat etmesine anlam veremesem de omuz silkerek karşılık verdim. "Girip hemen kurutmalısın."

"Birazdan kurur zaten."  Merdivenlerden indiğim sırada Füsun ondan beklemediğim bir yakınlıkla koluma girip tekrar merdivenleri çıkardı.

"Hadi aç kapıyı." Cebimdeki anahtarı sanki yönetim mekanizmam Füsun'muş gibi elim onun sözlerine uygun hareket etmişti. Odaya girdiğimizde eliyle koymuş gibi lavabodaki saç kurutma makinesini aldı. "Burada benim sana boyum yetmez. Yatağa otur en iyisi."

Yatağıma oturduğumda gelip prize fişi takıp saçlarımı kurutmaya başlamıştı. Benimse burnum onun kokusunu alınca arsızlaşıp daha çok bu kokuyu hissetmek istemişti. Füsun tamamen işine odaklanmış bir şekilde bacağının biri bacaklarımın arasında duracak şekilde vücudunu bana yaklaştırıp saçımın arkasını kurutuyordu. Her hareketinde yüzüme değen dolgun vücudu zihnimdeki düşünceleri farklı yerlere çekse de bunu bilinçli yapmadığının farkındaydım. 

"Füsun," Saç kurutma makinesinin sesini bastırmayı başardığımda makineyi kapatıp bana baktı. "Arkamı döneyim istersen böyle uğraşma." İtiraz etmeyeceğine o kadar emindim ki harekete geçtiğim sırada omzumdan tutup durdurdu.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα