"İnsan, hediyesini kalbiyle beraber vermezse, onun ne değeri vardır."
"C. Tschopp"Kanadımın ucunda kırılmış olan hayallerim, nasıl olur da umutlarım sayesinde o kanadıma tutunabiliyorlar?
Hayatımı kendi akışına bıraktıktan sonra hiç ummadığım birisi hayatıma girdi. Hayatımın bundan sonraki saatleri acaba düzgünce ilerleyebilecek mi?
Penceremin önünde oturmuş kar tanelerini izliyordum. Bembeyaz oluk oluk yağan kar taneleri, yerleri bir güzel örtüyordu.
Tıpkı yaptığımız bir hatanın izini saklıyorlar gibiydi.Hata her zaman yapılırdı. Zamanın, mekanın ya da hatanın boyutu hiç önemli değildi. Önemli olan yaptığın hatalardan ders çıkarmış olmaktı.
Penceremin önündeki sandalyeden ayağa kalkıp gerindim ve kafamı arkaya doğru çevirip duvarda asılı olan saatime baktım.
22.18'di.
Uyuşuk adımlarla kapıma doğru yürümeye başladım.
Kapımı açtım ve merdivenlerden aşağıya indim. Rotamı salona doğru ayarladığımda, salona doğru yürüdüm.Koltuğa oturduğumda bileklerime bakıp tokamı aradım. Tokam bileğimde olmadığını görmediğimde sesli bir şekilde ofladım. Saçlarımı kulağımın arkasına aldım ve yüzümün açılmasını sağladım.
Saçlarımın uçları kırılmıştı. Beriz'den rica edip kesmesini isteyecektim. Peki saçlarıma kıyabilir miydim? Orasını kendimle tartışmam gerekiyordu.
Sahi kırılmayan neyim kaldı ki?
Yan tarafta bulunan Sehpanın üzerine göz gezdirdiğimde Beriz'in olduğunu bildiğim mor tokayı aldım. Özensizce saçlarımı topuz yaptım.
Oturduğum yerden canım kahve çekmişti, mutfağa doğru ilerlediğim adımlarımın sesi parke sayesinde duyuluyordu. Mutfağın dolabından kahveyi elime aldım. Yanında bulunan bardakların olduğu dolabı da açtım ve bir fincan çıkardım.
Kahve makinesine suyu koyduktan sonra kahveyi de suyun içine döktüm. Kaşık ile biraz karıştırdım ve kaynamasını bekledim.
Kokusu mutfağa yayıldığında gülümsedim ve kahve kaynadığında fincanıma döktüm.
Altlığa da elime aldıktan sonra dikkatli bir şekilde tekrar salona döndüm. Kahveyi koltuğun yan tarafına koydum. Sehpayı kendime çektiğimde kahveyi sehpaya koydum ve yanımda duran kumanda ile televizyonu açtım.
Yavaş yavaş kahvemi içtiğimde merdivenlerden inen Beriz'i gördüm. Yanıma Beriz geldi ve sehpada duran kahveye bakınca canı çekmiş olacak ki hemen o da mutfağa ilerledi.
Kahveler bittikten sonra Beriz'in fal baktığını öğrendim. Üç kere kendime doğru çevirdim ve dileğimi diledim. Kapattığım fincanımı Beriz'e uzattım.
Beriz birkaç dakika bekledi ve bardağa eli ile dokunarak soğuyup soğumadığına baktı. Bana bakıp onay verdiğinde gülümsedim. Birkaç dakika fincanı inceleyip daha sonra konuşmaya başladı;
-Kalbinin sesini artık salmak istiyorsun ama yapamıyorsun. Kafandaki kişi seni sevmiyor gibi gözükse de aslında duygularını tam olarak kimseye belli edemiyor. Bir konuda yanılıyorsun, bu konu biraz zaman sonra çıkacak haberin olsun. O konu da şu; Sen bir karar verdiğini zannedeceksin lakin çok büyük bir yanılgı yaşayacaksın. O kararın sana iyi gelmeyeceğini öğrendikten sonra, verdiğin kararı unutmaya çalışacaksın. Ben bunu bir bağlanamama, sevememe gibi durumlara yorumluyorum.
Başka ne varmış fincanında bakalım.
Seni kendisinden daha çok koruyan birisi var Elmas. Yakın zamanda bir hediyen olacak, ben kolye ya da yüzük diye düşünüyorum, sana alacak kişi seni gerçekten düşünen birisi haberin olsun.
Senin için bu hediye çok değerli olacak onu asla kaybetmeyeceksin.
YOU ARE READING
SİYAH
Teen FictionBazı anlar vardır ki hiç ummadığınız zaman birisi gelir ve sizi sıkıştığınız durumdan kurtarır. Hayatım birden onunla değişmişti. Kim mi o? O, Siyahlara bürünmüş bir kişiydi. Simsiyah gözleri ile korku salıyordu etrafa. "Benden kurtuluşun yok" dedi...