1- Adım

620 112 641
                                    

Kitabımın ilk sayfasında şu yazıyordu; Sevgisiz yaşayanlar ve sevgi dolu yaşamış rolü yapanlar.

Hangisini yapıyordum ki ben?

Kütüphane benim yaşam kaynağım olsa da bazen buraya adımımı atmıyordum. İçimdeki sıkışmış düşüncelerin hepsini günlüğüme yazıyordum.

İçimde kalan tamamlanmayan yarım duygular, yazdığım her sayfa yapraklarımda kendisini belli ediyordu.

Elimde olan kitabın konusunu  beğendiğim için ağır adımlarla boş bulduğum yere oturdum ve kaldığım yerden okumaya devam ettim.

Saat bilmem kaç olsa da beni merak eden birileri yoktu. O yüzden eve ne zaman istersem o zaman gidiyordum.

Kitabın konusu benim hayatıma benziyordu. 
Yazarın annesi de çocuğunu doğurduktan sonra kaçıyor, nerede olduğu bilinmiyor, babası ise sevdiği kadının terk edişini gördükten sonra da kendisini, kumarhanelere adıyordu.
Bir kızı olduklarından habersiz davranıyorlar, kendi hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlardı.

Kitabı okumayı bitirdiğimde pencereye baktım. Hava kararmış,  akşam saatleri olmuştu.

Hemen kütüphanenin çalışanı olan Selma ablaya bakındım. Oturduğu masasının önünden geçtim ve ona selam verdim. Sessiz olmaya özen göstererek kütüphanenin  kapısını açtım ve  dışarıya  çıktım.

Soğumuş hava tenimi okşadı ve beni birkaç saniyeliğine yerimde titretti.  Buna alışkındım.  Sonuçta burası Ankara'ydı.

Buraya annem ve babam beni bulamasınlar diye taşınmıştım.
Sahi akıllarına geliyor muydum?

Düşüncelerimi bozan arkamda duyulan  ayak sesleriydi. Kim beni bu saatte takip ediyordu ki?

Göğüsümü delen kalbimi, ağzımda hissediyordum.

İçimden "dayan Elmas" diye geçirdim.
Ayakkabılarımdan çıkan ses ile adım sesleri neredeyse aynıydı. 

Evimin olduğu sokağa giriş yaptığımda hemen sola döndüm ve ağaçların olduğu büyük alana saklandım.

Beni takip eden kişi Tanrus'tu .

Tanrus uzun boylu, kahverengi gözlü, tek olmaktan korktuğu için birden fazla insan ile birlikte olmayı seçen, iş adamıydı. Bu adamın Ankara'da olması beni çok şaşırtmıştı. Normalde işinden dolayı Kütahya'da yaşıyordu.

Tanrus bana nedenini bilmediğim bir şekilde takıntılı bir insandı.
Nerede olursam olayım beni takip eder, beni "anneme" benzettiği için onunla birlikte olacağımı düşünüyordu.  Tabii ki hayal görüyordu.

Tanrus, izimi kaybettiğinde, sol şeride geçmiş, beni aramaya devam ediyordu. Sessiz ama derin bir nefes aldım. Gitmediğinden emin olduğum için biraz daha ağacın altında bekledim.

Tanrus'un "hay böyle işin" dediğini duydum.

Sesini duyduğumda direkt yüzümü buruşturdum ve "Allah'ım, sen yardım et." Diye mırıldandım.

Cebinden çıkardığım anahtarlarımı elimde sımsıkı tutarken Tanrus'un ters istikamete gittiğini gördüğümde ağacın altından çıktım. Sonunda evime giriş yapabilmiştim.

Korkudan ellerim anahtarı tutmuyordu. Ne zaman dışarı çıksam, Tanrus beni takip eder ya da adamlarını gittiğim her yere peşime takardı.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin