Bölüm 13

288 35 14
                                    


Sınır +50 oy. Bunu uzun süre sonra zor geçersiniz diye düşünüyorum.

Sabah olup güneşin ışıkları pembe yorgana vurduğunda siyah ve kızıl saçlar birbirinin üstüne düşüyordu. Jeongguk'un bir eli Jimin'in belini sararken diğer eli siyah saçlının yanağındaydı. Göğüsleri huzurla inip kalkarken kokuları birbirine karışmıştı ve ikili uykuda olsa da onlar gibi olmayan bir şeyler vardı.

Bir saniye süren büyüleyici bir ses veya bir tutam saç, belki de bir kuyruk... Hepsi siyah saçlının penceresinden görünüyordu fakat bunu ne Jeongguk görebildi ne de Jimin. Keşke görebilselerdi.

O zaman belki de her şeyi değiştirebilirlerdi fakat birbirlerine sarılmışken her şey önemsiz geliyordu. Jeongguk ilk büyük hatasını fark etmese de burada yaptı. Zaman onlara merhamet etmeyecekti ve bunu ikisi de bilmiyordu.

Ah, keşke bunu da önceden bilebilselerdi.

Birkaç saat sonra Jimin gözlerini açtığında ilk iş olarak elini yatağın diğer tarafına attı. Utançtan kafasını döndürüp Jeongguk'a bakamıyordu. Bu yüzden de eli sıcak karına çarptığında put gibi tavana bakmaya devam etti. Hissettiği sert karın istemeden yanaklarının kızarmasına sebep olmuştu.

Jimin birkaç dakika öylece beklemeye devam etti.

Jeongguk'un uyuduğundan emin olduğunda ise kafasını sakin bir şekilde ona çevirdi. Güzel kaşları hafif bir şekilde çatılmış, dudakları mızmızlanacak çocuk gibi büzülmüş ve kızarmıştı.

Jimin içindeki öpme hissiyatını bastırmaya çalıştı. Şu an en son istediği şey Jeongguk'un uyanması ve onu sapık gibi izlediğini görmesiydi. Jimin onu süzerken birkaç kez yutkunmasına engel olamadı. O dehşet verici derecede hem yakışıklı hem de güzel görünüyordu. Eh, en önemlisi ise onun yanında olmasıydı. Jimin kendini gerçekten şanslı hissetti.

Onun gibi biri  kendisini seçmişti.

Cümleyi içinden tekrar ettiğinde kaşlarını farkındalık ile çattı. Gerçekten onu ne kadar tanıyordu da onun gibi biri diyebiliyordu ki?
Jeongguk hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Bunun şu an aklına gelmiş olması Jimin'in tüylerini ürpertti. Jeongguk onu tam anlamıyla büyülemiş gibiydi. Bu düşünce Jimin kendine itiraf edemese bile çok korkutucuydu. Nasıl farkına varamazdı? Gerçekten aklı almıyordu.

Jeongguk'un uyanırken çıkardığı homurdanmalar Jimin'i düşüncelerinden birden çektiğinde derin bir nefes aldı siyah saçlı çocuk. Nefes alışverişleri hızlanmıştı ve bu yetmezmiş gibi bir de kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Jimin aniden Jeongguk'a arkasını dönüp sırtını onun sıcak göğsüne yasladı. Kedi gibi göğsüne gömülmeye çalışıyor aldığı kokuyla az önce düşündüğü her şeyi unutmaya çalışıyordu. Eh, başarılı bir çözümdü bu elbette. Jeongguk kendisine yaslanan bedeni hissettiğinde elini Jimin'in beline sarıp kendine -sanki hiç yakın değilmiş gibi- çekti. Küçüğün göğsüne gömülmeye çalıştığını tam ayılamasa da anlamıştı ve Tanrım... Jeongguk bunu biri için düşüneceğini asla tahmin etmezdi ama Jimin ona sokulmaya çalışırken dehşet derecede tatlıydı ve Jeongguk onun her yerini ısırıp öpme arzusuyla dolup taşmıştı. Bir anlığına Jimin ile kendisini bir odaya kapatıp tüm gün ona sahip olmak istedi ama bu düşünceyi aklına gelmesiyle göndermesi bir oldu. Jimin kalçalarını kendisinin kasıklarına bastırırken sertleşmek istemedi.

Bu yüzden ani bir şekilde kendini geri çekti.

Ellerini tekrar Jimin'in beline sarmak isteyip saramayınca kısık sesli bir homurdanma dudaklarından döküldü. Ardından ise siyah saçlı çocuğun kıkırtısı odada yankılandı.

Seirína [Jikook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin