Bölüm 3

1.3K 176 67
                                    

İyi okumalar.

Park Jimin

"Sen ciddi miydin!?"

Tae tarafından sürüklenirken şokla bağırdım. Kaçmamam için kolumdaki tutuşunu sıkılaştırırken biraz daha hızlı yürümeye başladı.

"Ne sandın mandalina kafalı? Dalga geçtiğimi mi düşündün?"

Bu çocuk niye bu kadar inatçıydı ki?

Bugün zaten oldukça yorulmuştuk. Tek isteğim yatağıma girip bir daha çıkmamakken şu an sürüklenerek kafeye götürülüyordum.
Sıkıntıyle ofladım.
"Neden bu işten vazgeçmiyoruz Tae? Gel eve gidelim işte."
Bir anda durunca sürüklenmenin etkisiyle yalpaladım.

Beni duymamış gibi yaparak neşeli bir ses tonuyla cevap verdi. "Nereye gidiyoruz Chim? Kafeye geldik bile."
Sıkıntıyla kafamı kaldırıp ışıklandırmayla süslenmiş, kırmızı renkte ki Bilinmeyen yazısına baktım.

Kendi kendime "Başa gelen çekilir." diye mırıldandıktan sonra Tae'nin önüne geçip kafeye adım attım.

Kafe her zaman ki gizemli halini korurken etrafta göz gezdirdim, uygun bir yer bulduğumda o tarafa doğru ilerlemeye başladım. Tae'nin beni takip ettiğine adım gibi emindim.

Siyah, kadife koltuğa otururken "Planın ne?" dedim.
"Beni süslemedin bile."
Tae gözlerini devirdikten sonra
"Dersten çıkar çıkmaz seni buraya getirdim Chim ama merak etme, biraz sonra lavobaya gideceğiz ve sana çok iyi bir makyaj yapacağım. Ortalığı yakıp yıkacaksın." dedi elleriyle garip hareketler yaparken.
"Fakat bunu yapmadan önce bazı şeyleri öğrenmem gerekiyor, sen ne zamandır bu çocuğu biliyorsun?"

Bu konu hakkında Tae'ye hiçbir şey söylememiştim. Neredeyse üç ay olmuştu onun gibi birinin var olduğunu öğreneli ama bu konuda yalan söylesem zarar görmezdim.

"Üç haftadır biliyorum."

Tae şaşkınlıkla kaşını kaldırırken ne düşündüğünü tahmin etmek pek de zor değildi. Muhtemelen benim bu kadar kısa bir sürede nasıl bu hale geldiğimi düşünüyordu.
Fakat her zaman ki gibi beni şaşırtarak başka bir soru sordu.
"Senin gibi bir afeti üç hafta boyunca nasıl farketmez!?"
Kafamı kaldırıp sabır dilerken bu salakla nasıl arkadaş olduğumu anlamaya çalıştım.
"Üç hafta boyunca her gün gelmedim Tae, toplasan altı-yedi gün gelmişimdir."
Banane der gibi omuz silkti.
"Gene de az değil."

Kendi kendine plan yapmaya başladığında mırıldanmalarını dinlemeyip garson çağırdım ve ikimize de birer çikolatalı pasta sipariş ettim.

"Buldum!"

Tae'nin bağırışıyla yerimden sıçradım.
"Salak ne bağırıyorsun toplum içinde!?"
Muzip bir şekilde gülümsemeye başladı ve ben bununla birlikte bu geceden sağ çıkmak için dua ettim.

Hala gülümsemeye devam ederken "Garsonlar hakkında ne düşünüyorsun Park Jimin?" dedi.

Aklıma gelen şeyin olmamasını isterken, kafamı sağa sola deli gibi salladım. "Hayır, hayır düşündüğün şeyi yapmayacağı-"
Sözümü kesip, kafasını yavaş yavaş aşağı yukarı sallarken konuştu.
"Yapacaksın Park Jimin."
Dudaklarını ısırdıktan sonra göz kırpıp seksi olduğunu düşündüğü bir bakış attı -ki değildi.
"Hem artık şu diğer tarafını ortaya çıkarman gerek. Ben artık güçlü, seksi ve kararlı bir Park Jimin görmeliyim."
Dudaklarımı büzdüm.
"Ama bunu istemiyorum ki."
Nasihat verirmiş gibi havalara girip "Canım bu gidişle böyle olmamayı istersen onu kapamazsın. Azıcık cazibeni kullanmalısın, inan bana sana düşmesi birkaç günü almaz."
Gözlerimi büyüttüm. "Gerçekten mi?"

Seirína [Jikook]Where stories live. Discover now