༄26

2.5K 220 257
                                    

Bir günde 2 bölüm. Değerimi bilin :)

~

Bu program sizde!" Diye ikaz etmeye devam ediyordu canım müdürümüz (!)
Takmıştı, sabahtan beri Anneler Günü programını bize kitlemeye çalışıyordu. Öğrencileri, şiirleri, yazıları bizim seçmemiz gerekti ve ben bunu daha önce de kolaylıkla yapmıştım. Her şeye tamam, sorumluluk alabilirdim. Ama sorun Tahir ile almamdaydı. Kendimi ona kaptırmak istemiyordum. Uzak durmaya karar verdikçe bir sorun çıkıyordu. Deli olmama az kalmıştı. Kim bilir, belki bir hafta kadar sonra tımarhanede uyanacaktım?

Kafamı hızla iki yana sallayıp saçma sapan düşüncelerimi aklımdan sildim. Gerçekten deliriyordum galiba.

"İtiraz yok! Sen Tahir Hoca gelince ona da iletirsin. Hadi herkes dersine." Diye ekledi müdür. Yahu cenabet adam, bari Tahir'e sen söyleseydin!
Girmiyorum lan derse.. Diye atarlanmayı düşünürken zaten dersimin boş olduğunu farkettim.
Dışarıda oturup düşünebilirdim. Kesinlikle Tahir'i değil!

Banka geçtiğimde yine telefonum titredi. Bir salın beni!

Bilinmeyen: Ne zaman gerçekten mutlu olmayı deneyeceksin?

Nefes: Ne

Nefes: Ne alaka şimdi?

Bilinmeyen: Aslında konumuz hep buydu. Haliyle seni en alakadar eden şey de buydu.

Nefes: Egonu çek gözümün önünden

Nefes: Seni göremiyorum da.

Bilinmeyen: Kendimi gözünde yüceltmek veya ego kasmak için söylemedim bunu

Bilinmeyen: Her gördüğümde mutsuzsun. Ama gülünce güzelsin sen.

Bilinmeyen: Sadece mutlu olmayı güzel sürdüğün bir ojeye bakmakla, güzel bir yemek yapmakla, ya da başka bir şeyle sınırlandırmamalısın Nefes.

Bilinmeyen: Sevmeyi öğrenmelisin sen de

Bilinmeyen: Çünkü sevgi doğru olduğu sürece seni her şeyden daha mutlu kılar.

Nefes: Var.

Bilinmeyen: Ne var?

Nefes: Sana söylemem doğru olmayabilir ama sevdiğim gerçekten var.

Görüldü**

Telefondan kafamı kaldırdım. O sırada okul kapısından içeriye giren ve burdan gördüğüm kadarıyla çenesi kasılan bi Tahir vardı. Neye sinirlenmişti acaba meteor.

Giydiği sadece siyah bir tişört ve krem rengi bir pantolondu. Gözünde güneş gözlükleri vardı bir de. Bu sadelikle nasıl bu kadar yakışıklı olmayı başarıyordu anlamış değildim. Kendine has bir yürüyüşü vardı. Ayakkabıları her zamanki gibi bembeyaz, adidaslarıydı.
Artık iyice gözden kaybolduğunda ben de incelemeyi bırakıp yerimden kalktım. O derse girdiğinde ben de yanına gidip şu program işini söylemeliydim.

Öğretmenler odasına gidip Tahir'in ders programına baksam iyi olacaktı. Böylelikle hangi sınıfta dersi olduğunu kolaylıkla anlayabilirdim. Onun dolabının önüne geldiğimde hemen kapağını açtım ve kapağın arkasına özenle yapıştırılmış ders programını gördüm. Parmağımı kağıtta gezdirerek bugünü buldum ve dersi on ikinci sınıflaraydı. Yandık! Acaba diğer dersinde söylesem olur mu diye düşünürken aklıma teneffüs zilinin çaldığı an başıma dikilecek müdür geldi. Hiç çekemezdim. Ne yapalım, gidecektik.

Elime sarı dosyamı ve birkaç kalemimi alıp üst kata çıktım. Sınıf kapısının önüne geldiğimde durdum ve tereddütle tıklattım.

Aman aman nerelere geldik?

Sarı Ojeli'm ||TEXTİNG||Where stories live. Discover now