•25.BÖLÜM• : "Parola: Maskeli Yüzler"

8.3K 715 152
                                    

UÇSUZ BUCAKSIZ

25.BÖLÜM: "Parola: Maskeli Yüzler"

Aynaya uzun zamandan sonra ilk defa bakıyordu. Uzun uzun kendisini inceleyen yeşilleri, yüzüne vuran akşam güneşinin koyu sarı renginin altında pembemsi duran morluklarını gördükçe doluyordu. Yanağında süzülen yaşı uzun kollu pijamasının ucuyla silip, burnunu çekti. Evin sıcaklığı bu kıyafetler için fazlaydı ama onun morluklarını belli edeceği şeyleri giymeyeceğini anlayınca, evdeki tüm ısıtıcıları kapatmıştı Petek.

Eğer kızı, kat kat battaniyeler altında, o izleri görmeden daha mutlu olacaksa, evleri buz gibi olabilirdi.

Parmaklarını, kısacık saçlarına geçirip tarar gibi yaptı. Sarı tutamlar çenesine sürtünüyordu, toplamaya çalıştığında ise birkaç dakikada tüm düz tutamlar kayarak tokadan fırlıyordu. Saçlarını kazıtsa ne olurdu acaba? Önemsizdi.

Odasında tıraş makinesi, bir makas ya da jilet olsa yapabilirdi ama kesici hiçbir şey yoktu. Boş yeşilleri öylece aynasının önündeki masada gezindi.

Birkaç bileklik, Petek'in ona aldığı ilk ve tek parfüm, Aden'in aldığı bir parlatıcı ve birkaç lastik toka vardı. Köşede küçük bir sandık, takıları için duruyordu ama onun bir kolye dışında takısı yoktu. O kolye de artık yoktu zaten.

Bisikletinin zincirine vurduğu kilidin anahtarı duruyordu sandıkta. Onun yanındaki melek aksesuarını avuçları arasına alıp inceledi bibloyu.

Çok güzel bir melekti, uzun altın sarı saçları, mor kanatları, huzurlu bir yüzü, kapalı koca göz kapaklarıyla şirin bir melek. Tırnağıyla bibloyu eşeledi. Ama işçiliği de boyası gibi sağlamdı. Eski evlerinde olan biblolar gibi kireç dökülmemişti.

Kapı tıkladığı anda yerinde abartılı bir şekilde sıçradı ve biblo elinden düşerek paramparça oldu. Petek, girmesi için izin beklemeden kırılma sesi üzerine odaya daldığında, panik dolu mavileri kıza ulaştı.

-Eva'm, iyi misin?" Genç kız, meleğin pencerenin pervazına doğru savrulan kanadına, daha deminki güzelliğin dağılmışlığına bakarak, gözlerini kırpıştırdı.

-Şey..." dedi mahçup bir sesle. "Şey...Elimden kaydı. Çok... Çok... Özür dilerim." Eğildiği esnada, yanına hızlı adımlarla gelen Petek, bir miktar çorbanın tepsiye damlamasına neden olmuştu.

Elindeki cam tepsiyi masaya koyup, kızın ellerini tutarak ona engel oldu ve panikle kaşlarını kaldırdı.

-Dur, dokunma kızım. Kesilir ellerin dokunma. Bekle. Çek bakalım ayaklarını yerden..." Çiçek, itaatkar bir şekilde başını salladı ve bağdaş kurarak yerdeki kırık bibloyu izlemeye devam etti.Petek odadan çıktığında bile, gözü hala kırık kanattaydı.

-Özür dilerim, seni kırmak istemedim." Dedi neredeyse fısıldayarak. Saniyeler içinde elindeki elektrik süpürgesini andıran süpürme aletiyle yanına gelen Petek, yere çömelerek, biblodan saçılan birkaç toz halinde porselen kırıntısını süpürdü.

Çiçek, öylece annesini izliyordu. Saçları ne kadar güzeldi, sapsarı, boyalı bile olsa hayat dolu. Mavi, cam gibi gözleri ise, ona ihtiyacı olan her şeyi sunabilecek, sihirli yıldızlar gibi...

-Çok güzelsin." Kızın sesini duyduğu anda başını ona çevirirken, elinde kanadı ve kırık meleğiyle öylece durmuştu Petek. "Teşekkür ederim." Eva'nın uysallığına ve içtenliğine gülümserken, gözlerinin dolmasına engel oldu. Elindekileri masaya koyarak, hızla kızına sarıldı.

Uçsuz Bucaksız (THB-2)Where stories live. Discover now