2.BÖLÜM ''İŞARET DİLİ''

En başından başla
                                    

Uzun yıllar sonra hayatımda bir umut ansızın doğmuştu. Benim için doğan bu umuda tutunup gülümseyerek mutfakta yazılmış olan işleri tek tek yapmaya koyuldum. Ev aslında çok temiz durmasına rağmen, salonu üstünden geçerek iki kere temizleyip toparladım. Üst kata çıktığımızda ilk olarak Kuvars Bey'in odasının kapısını açtım. Geniş, siyah ve gri tonunun ağırlıkta olduğu bir odaydı burası. Sadeydi, duvarlarda hiç tablo yoktu, geniş, çift kişilik bir yatak ve odanın içinden ayrılan kısımda, geniş gardıroplardan oluşan giyinme odası bulunuyordu. Odanın içindeki diğer kapı da çalışma odasına ayrılıyordu, raflar boyunca dosyalar bulunan, bir masa, masanın üzerinde bilgisayar ve bir sürü deri ajandadan oluşan yine sade bir yerdi. Odayı incelemekle çok uğraşmayıp hızla temizliğe geçtim. Yorgunluktan dizlerimde derman kalmayana kadar temizlik yapıp etrafı düzenledim.

Etrafın tertemiz olduğundan emin olduktan sonra doğrulup yanımda getirdiğim temizlik kovasını ve diğer eşyaları aldım, çıkmak üzere kapıya ilerlerken aniden odanın kapısı açıldı.

Kuvars Demirhan, üzerine oturan, şık, siyah takım elbisesiyle hemen kapıda dururken, yakından ilk defa göz göze gelişimiz nedeniyle nefesim kesildi, yeşil, durgun gözleri benim gözlerimin üzerinde duraksadı.

Zaman akmayı bırakırken o kısacık saniyenin içinde hapsolmuş gibi hissetmeden edemedim, sanki gözlerimiz birbirine aktı, savaşlar oldu, kıyametler koptu, dünyalar yok oldu ama yine de o anın içindeydim. Bakışlarını ilk koparan ben olurken geçen bir saniye bir ömür gibi geldi.

Dudaklarımı birbirine bastırırken ellerimin titremesine engel olamadım. İçimdeki bu duygunun sebebini anlamazken Kuvars Bey, tüm rahatlığıyla odanın içerisine girdi. "Yeni mi başladın?" diye sordu tok sesiyle. Sesi kulaklarıma ulaştığı gibi irkilmeden edemedim, sesinin sert, hoş bir tınısı vardı, öylesine kurmuş olduğu cümle bile hükmetmek ister gibiydi.

Ağır ağır başımı salladım. "Tamam," dedi ceketini çıkartıp yatağın üzerine bırakırken. Kravatını çözerken ben de çıkmak üzere hareketlendim ama tekrar bana doğru seslendi.

"Evi temizlemene gerek yok, bu senin işin değil."

Kuvars Bey'e doğru şaşkın şaşkın döndüm, Sevil Hanım böyle yapmamı söyledi diye itiraz etmek istesem de her zamanki sessizliğimle öylece durdum ve yine başımı salladım.

Gitsem mi kalsam mı, Kuvars Bey başka bir şey söyleyecek mi diye kendi kendime düşünürken gömleğinin ilk iki düğmesini çözdü ve bana doğru ilerledi. "Bu arada," dedi ve ekledi. "Ben Kuvars Demirhan."

Şaşkın şaşkın bakışlarımı kaldırıp bana odaklanan yeşil gözlerin içine baktım. Hayatımda ilk defa çalıştığım bir yerde, ev sahibi bana kendini bu şekilde tanıtma gereği duyduğu için dayanamadım ve dudaklarımda küçük bir gülümseme can buldu. Normalde daha önce çalıştığım yerlerde insan yerine bile konulmazdım, hor gören bakışlara, kaba üsluplara çok alışıktım. O yüzden bu tavır karşısında hissettiğim yoğun şaşkınlığıma da mani olamadım.

Kuvars Bey'in bakışları gözlerimden, yanağımdaki gamzeye kayarken aynı şaşkınlığı onda da hissettim. İçine derin bir nefes çekerken, göğsü şişti. Bakışlarımı kaçırma ihtiyacıyla, gözlerimi yere indirdim.

Ben kendisine cevap veremezken sessizce olumlu anlamda başımı salladım ve o bana bir şey söylemezken dönüp dışarı çıktım. Acaba benim de ismimi söylememi beklemiş miydi? Konuşamadığımı biliyor muydu?

"Ne önemi var ki?" dedi içimdeki ses. "Adamın senin ismini merak edeceği yok ya, haddini bil, kim olduğunu unutma."

Sertçe yutkunurken dudağımın kenarındaki tebessüm hızla soldu, temizlik kovasını aşağı kata indirirken, mantığıma hak vermeden edemedim. Benim ismimin ne olduğunu merak edecek değildi ya...

LALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin