Mezarın topraklarını sıka sıka, gözlerinden yaşlar aka aka ant içmişti Mansur. Son nefesine kadar Esved’i koruyacağına. Biliyordu çünkü, Mansur hayatta olduğu için huzurluydu annesi gittiği yerde. Gözleri sakin derinliklerle bakıyordu kesin. Ama yapamamıştı işte, yetememişti.

Omzuna dokunan bir elle kendisine geldi. Besim Baba’nın amasız bakışları onu süzüyordu.

“Yıkılmak vakti değil Mansur’um! Kıyam vakti bu an. Gidip alacağız yarımızı o kahpe pusudan. Davran yiğidim! Davran hadi!”

 

 

 

<< ~~~~~ >>

Devran sıkılmış yumruklarıyla salonu bir baştan bir başa dolaşıyordu. Evdekiler hala dışarıdan haber alamamanın sıkıntısıyla uğraşırken bir de bu yeşil gözlü devin korkusuyla sarsılıyorlardı. Efsun bile kocasının gözlerindeki ateşten korkuyordu bu sefer. Çok zor zamanlar geçirmişti bu aralar Devran. Destan artık tavizsiz bir şekilde dolaşıyordu etrafta.

Lumina başı Sophia’nın omzunda bir eli Umut’un diğeri Efsun’un avucunda oturuyordu.  Tek kelime etmemişti Mansur’lar gittiğinden beri. Gözlerini sabitlemiş bekliyordu.  En azından dışarıdan böyle görünüyordu. Oysa kendisini yerlere atıp saçını başını yoluyordu içindeki âşık. Esved’li anları bir bir gözünün önüne geliyor, onun gülüşü, sarılışı, boynuna sığınışı, birer kurşun olmuş canına kast ediyordu.

Ağızları bıçak açmıyordu. Lara bile bir köşede oturmuş elinde pofuduk ayıcığı kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Sophia bir baş hareketiyle, bakıcıya Lara’yı odasına götürmesini işaret etti. Bu stresli ortam onun için hiç iyi değildi.

Kapıdaki seslerle oraya döndü her biri. Lumina dimdik ayakta, içeri girenlere bakıyordu. İlk olarak Besim Baba girdi içeri sonra Mansur en son Mehmet kapıdan gözüktüğünde ince bir feryat kurtuldu dudaklarından. Bulamamışlardı nefesini. Kuş olup uçmuştu yâri gözlerinin önünde.

Baba! Nerede kardeşim?!” diye kükredi adeta Devran.

“Yakalayamadık oğul..”  diye karşılık verdi Besim Baba. Aynı anlarda içinde kurduğu dar ağacında altındaki iskemleyi çekiyordu adamlığının. Can parçasını koruyamayana adam denir miydi raconda? Besim, dağları yerinden oynatabileceğini düşünen Besim, bir yaralı yüreği koruyamamıştı.

“ Nasıl kaldırırlar Baba. Bunca koruma ne iş yapıyor!”

 

“Nöbet değişimindeymişler. O sırada kaldırmışlar Esved’i” diye cevap verdi Mehmet. Bu evde Destan’ı görmek nedense onu şaşırtmamıştı.  Bu adamın namı her bir yanı sarmıştı. Bilirlerdi kendi eliyle adalet dağıttığını ama aynı Esved gibi yakalamazlardı bir türlü. Ve şimdi bu adam Esved’e kardeşim diyordu. İçindeki görev tutkunu polise oda hapsi verdi süresiz. Burada sadece misafir olarak bulunuyordu.

ESVEDWhere stories live. Discover now