Bölüm 11.

1.8K 139 14
                                    

Pekala şuan burada, Yılbaşı arifesinde New York' da Luke'u bulmaya çalışıyordum. 3 gün önce Boston'dan dönmüştüm ve hala ondan bir haber dahi alamamıştım. Aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermemiş ya da herzaman yaptığı gibi rastgele dairemde karşıma çıkmamıştı. Bana kızgın olduğunu biliyordum ama endişeliydim.

"Luke'un nerede olabileceği konusunda bir fikrin var mı?" Sinema salonuna bir taburede oturan Calum'a sordum. Luke'a dair bir şeyleri bilebilecek tek kişinin Calum olacağını düşünmüştüm.

"Hayır, onu neredeyse bir hafta boyunca görmedim. Onun için vardiyaya kaldım," dedi Calum, başını sallayarak. Aklıma gelen her yeri kontrol ettikten sonra son çare olarak buraya gelmiştim. Umudumu yitirmeye başlıyordum, Luke sanki yer yarılmıştıda içine girmişti.

Başımı ellerimin arasına alıp inledim. Yapmak istediğim tek şey Luke ile konuşmaktı ve o bunu fazlasıyla zorlaştırıyordu.

"Seninle hiç konuştu mu? İyi mi?"

Bugün onunla telefonda konuştun, sesi iyi geliyordu ama garip bir tavrı vardı. Kavgalı falan mısınız?" Calum boynunun arkasını kaşıdı. 

"Onun gibi bir şey." Omuz silktim. "Gerçekten onunla konuşmalıyım."

"Bu davranışlarının artık bir erkek arkadaşının olmasıyla bir ilgisi var mı?" Calum bana kaşlarını kaldırdı.

"Bunu nasıl öğrendin?" Diye sordum. Bunu bilen diğer bir kişi sadece Michael'dı, onada yalnızca Ashton'ın bana çıkma teklifi ettiğini söylemiştim ve Calum ile Michael'ın birbirlerini tanımadıklarını yüzde yüz biliyordum.

"Luke bir hafta önce evime geldi ve içecek bir şeylerin olup olmadığını sordu, alkol gibi." Calum ellerini koyu renkli saçlarına daldırırken omuz silkti.

"Peki ona verdin mi?" Luke'un evime sarhoş geldiği zamanı anımsayarak sordum.

"Evet." Calum sırıttı. "Süper bir şekilde içti ve sonra bana olanların hepsini anlattı."

"Yani şeyi biliyorsun..." Sesimin alçalmasına izin verdim.

"İkinizin takılmasını ve sonra onu başka bir adamla ekmeni, evet, biliyorum." Calum gözlerini devirdi. 

İçimi çektim. "Sadece özür dilemek istiyorum."

"Evine bak, bütün hafta başka bir yere gittiğini sanmıyorum," diye önerdi Calum.

"Erken saatlerde oradaydım." Kabataslak metro yolculuğumu söyleyerek mırıldandım. "Ama kimse kapıyı açmadı."

"O zaman nerede olduğunu bilmiyorum. İkimiznde bilmediği gizli bir yeri olmadığına eminim." Calum içini çekti ve birden dank etti.

"Ah, bekle!  Var!" Calum'u ve aynı zamanda kendimide şaşırtarak bağırdım. Birden aklıma ağaç evindeki kanepesinde uyuya kalmamız ve Oyuncak Hikayesi hakkındaki konuşmalarımız aklıma gelmişti. Luke'un ağaz evini kontrol etmemek kesinlikle büyük bir aptallıktı.

"Ne?" Ben kapıya doğru koşarken Calum bana şaşkın bir bakış attı.

"Gitmek zorundayım, ama teşekkürler!" Koşarken omuzumun üstünden seslendim.

Yarım saat ve bir kaç metro yolculuğunun sonunda nihayet Luke'un evine ulaşmıştım. Bu sefer zili çalmadım ama çitlere doğru yürüdüm. Ağaç evi bulup tırmanmadan önce ağaçların arasında dolaşmak zorunda kaldım.

Lukke'un orada olması için dua ederek içeri girdim. Eğer orada değilse artık nereyi kontrol edeceğimi bilmiyordum.

"İmzalı olarak kızlar giremez, Stel." Luke'un sesi ağaç evde çaldı. Onu yatakta çok sayıda battaniye ile çevrili ve gömleksiz bulmak için döndüm.

Fall. |Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now