Bölüm 7.

2.3K 152 40
                                    

Her sabah genelde 06.30 da kalkardım. Bu bana kendimi hazırlamak, bir şeyler yemek ve metroda Michael'ı beklemek için 8.30 da başlayan derse kadar yeterince zaman veriyordu. Bugün de telefonumun titreşim sesi ile uyandım. Gelen mesajları okumak için telefonu elime alarak gözlerimi kıstım.

Stel, uyanık mısın? 

Stel? 

Merhaba?

Uyandığında lütfen beni ara.

Bütün mesajlar Luke'dandı. Arkadaş olmaya karar verdiğimizde birbirimize numaralarımızı da vermiştik. Hemem hemen hiç birbirimize mesaj atmıştık yada aramıştık. Bence de birbirimize numaralarımızı vermeliydik. Dostluk ile ilgili bir şeyler yapabilirdik.

Son iki hafta içinde Luke'la "arkadaş" olmuştuk ama hala konuşurken veya takılırken biraz gariptik. Bu bir sürpriz değildi çünkü Luke ile arkadaşlığımızın yeni olduğunu biliyordum ve hemen benim en yakın arkadaşım olmaya başlayacağı anlamına gelmezdi. Onun en iyi arkadaşım olmasını istediğimden emin değildim. Elbette Luke'un iyi bir adam olduğunu düşünüyordum ama  bunu bağlamadan önce onu tanımak istiyordum.

Saatin yalnızca 6.00 olmasına rağmen onu aramaya karar verdim. Mesajları çok acil gibi görünüyordu.

Luke üçüncü çalışta açtı. "Alo?" diye yanıtladı. Sesi boğuk ve cızırtılıydı, uykulu veya nezle gibiydi ya da ikisi birden.

"Hey, nasıl gidiyor? Her şey yolunda mı?" diye fısıldadım. Sabah erkenden annem ve Eric'i uyandırmamaya çalışıyordum.

"Hastayım." Luke ispatlamak istercesine öksürdü.

"Biliyorum. Dün sana bir şeyler olduğunu düşündüğünü söylemiştin." Luke'un beni uyandırma sebebinin önemli bir şey olmadığını fark ederek içimi çektim.

"Peki şimdi gerçekten hasta hissediyorum ve bugün hiçbir yere gitmiyorum." Luke sızlandı.

"Bunun benimle ne ilgisi var?" Diye sordum. 

"Arkadaşların bu gibi şeyler yapması gerekmez mi?" Luke içini çekti. "Bizim... hayatlarımız hakkında konuşmamız gerekmiyor mu?"

"Evet, sanırım. Ne yapmamı istiyorsun Luke? Beni ne kadar hasta olduğunu konuşmamız için uyandırmak zorunda mıydın?" dedim alayla, Luke'e beni yarım saat önce kaldırdığı için kızgındım. "Benden bütün derslerine girip ödevlerini kapmamı falan mı istiyorsun?"

"Ödevini cehenneme." Luke gülmeye çalıştı ama yine öksürükle sona erdi. "Ve senin de canın cehenneme."

"Üzgünüm." Kahkamı tutarak.

Luke tekrar konuşmadan önce aramızda bir sessizlik oldu. "Gelir misin?"

"Ne yapabilir miyim?" Açıklığa kavuşturmak için tekrar sordum.

"Benim evime gel. Sadece okulu as metroya bin ve gel. Lütfen. Hasta ve yalnızım, ayrıca bana çorba yapacak birine ihtiyacım var. Zaten eczaneden bütün ilmikleri almış gibi hissediyorum." Luke yalvardı.

Benimle böyle konuşması hala garipti, her zaman kaba değildi. Hala öyle davranıyordu - ve bunlardan bir sürü vardı - ama son zamanlarda bana karşı çok nazik davranıyordu ve dürüst olmak gerekirse bundan zevk aldığımdan emin değildim.

"Bilmiyorum, Luke." Tereddütle cevap verdim.

"Stel, sen bütün gün benimle takılmak yerine okula gitmeyi tercih ederim mi diyorsun?" Luke sordu.

"Peki ya annen?" Diye sordum. Luke'un annesini çalıştırmak istemezdim, zaten bundan hoşlanmayacağını biliyordum.

"O bütün gün iş yerinde olacak. Sen gittiğinde o gelmiş olacak." Luke bana güvence verdi.

Fall. |Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now