52) İkinci Bölümün Sonu

535 6 0
                                    

31 Aralık 2018

2018 yılının son günü tüm hazırlıklar yapılmıştı. Meyve, kuruyemiş, alkol. Yaşadıkları tüm olumsuzlukları, hüzünleri, akıttıkları gözyaşlarını 2018'e gömüp, 2019 yılına merhaba diyeceklerdi.

– Abla, bir şey eksik ama aklıma gelmiyor.

– Ne eksik olacak bacım, sigaramız yok.

– Evet abla yaa, ben de bir saattir düşünüyorum.

– Sen bize tekelden sigara alıp gel. Yılbaşı programlarının başlamasına da az kaldı. Ben de meyveleri hazırlayayım.

– Olur abla.

– Cüzdan çantamın içinde. İkişer paket al, gece uzun olacak.

– Tamam.

Ablasının çantasından para alan Songül, evden çıktıktan birkaç dakika sonra kapı çalındı. Seyhan mutfaktan kapının önüne geldi. Kapıyı çalanı Songül sandığı için hemen açtı.

– Ne unuttun bacı...

Cümlesini tamamlayamadan Hakan evin içine atıldı.

– Ne oldu kahpe? Şaşırmış gibisin.

Karşısında Hakan'ı gören Seyhan biran durakladıktan sonra,

– Hakan, ne istiyorsun?

– Asıl sen benden ne istiyorsun. Ulan bir anda "seninle işim bitti" dedin. Islak mendil gibi attın beni.

– Yine Kıbrıs konusu mu?

– Bak sürtük, konu Kıbrıs değil. Biraz para görünce götünün kalkması, konumuz bu!

– Hakan, ben istediğim işe gider istediğim işe gitmem. İstediğimle sevişir, istemediğimle de sevişmem.

– Kimden öğrendin lan sen bu ağızları? Kafana göre takılabiliyorsun yani? Ben adamlara söz verdim "Seyhan'ı getireceğim" dedim. Seni göremediklerinde ağzıma sıçtılar.

– Ben sana gelmeyeceğimi söyledim. Benim adıma adamlara niye söz veriyorsun ki?

Hakan, sağ eliyle Seyhan'ın sol kolundan tuttu.

– Bak, sen bitti dediğinde bitmez, ben bitti dediğimde biter. Yani ben git dersem gidersin, kal dersem kalırsın. Gözde'nin yanından ayrılmana ben yardım etmedim mi?

– Ne yardım mı be?

– Gözde seni kolay kolay bırakır mıydı sanıyorsun?

– Gözde bıraktı ama sen sahiplenmeye çalıştın. Önce bana vicdanlı bir adam gibi yaklaştın, kısa bir süre sonra da müşteri getirdin.

– Eee ne var bunda. Senin işin bu.

– Hakan, uzatmaya gerek yok. Ben artık Kıbrıs'a gelmeyeceğim.

– Seyhan, amacın beni sinirlendirmekse bunu başarıyorsun.

– Lütfen çık evimden. Bu aralar kardeşimle ilgileniyorum, istesem de gelemem artık Kıbrıs'a.

Hakan cebinden sigara çıkarırken belindeki bıçağı rahatlıkla gözüküyordu.

– S*ktirtme lan bana kardeşini. Ben sana çalışacaksın diyorsam çalışacaksın.

Seyhan ve Hakan, konuşarak salonun ortasına kadar geldiler.

– Hakan, çık git evimden birazdan kardeşimde gelir.

– O zaman bana o gün kaybettiğim 5 bin lirayı vereceksin.

– Hakan, defol evimden. Her kaybettiğin parayı benden mi isteyeceksin?

– Bak Seyhan; senin bu hareketlerin beni iyice bunalttı. Ya parayı ver, ya da ben başka şekilde alayım.

– Ne yaparsın? Sen kadın satan pezevengin tekisin.

– Bana pezevenk diyene bak. Ulan benim tanıştırdığım müşteriler sayesinde yaşıyorsun. Onlar olmasaydı açlıktan nefesin kokardı.

– Hakan, müşterilerini de al git o zaman.

– Sen şimdi o parayı vermiyor musun?

– Benim sana borcum yok, vermiyorum.

Hakan üzerindeki montun fermuarını açtı.

– Son kez soracağım, paramı veriyor musun?

– Çık git evimden Hakan.

Hakan, sol eliyle ayakta duran Seyhan'ın sağ kolundan tuttu. Belinden çıkarttığı bıçağı karnına sapladı.

– Al ulan a*ına koyduğumun orospusu...

Bıçağı öyle derine sokmuştu ki, Seyhan bağıramadan yere yığıldı. Oluk oluk gelen kanı iki eliyle bastırarak durdurmaya çalışıyordu. O kadar çok kan akıyordu ki neredeyse halının tamamı kıpkırmızı oldu. Hakan koltuğa oturdu. Kanlar içinde yatan Seyhan'a:

– Ulan, üç kuruş için ölüyorsun. İşin güzel tarafı ne biliyor musun? Senin ölümünü bile araştırmayacaklar, çünkü sen orospusun!

Seyhan çok kan kaybediyordu, nefes alışverişleri iyice yavaşladı. Hakan'a çok şey söylemek istiyordu ama bunu yapamadı. Hakan elindeki bıçağın kanını, Seyhan'ın üzerindeki tişörte silerken "Benim kim olduğumu umarım öğrenmişsindir!" dedikten sonra hızlı bir şekilde evden çıktı. Seyhan'ın tüm kanı çekilmeye başladığı için ellerini karnından çekmek zorunda kaldı.

Marketten dönen Songül, merdivenleri çıkarken kapının açık olduğunu fark etti. "kapıyı açık mı bıraktım" diye düşünerek kapının ağzına geldi ve ablasına seslendi ama cevap alamadı. Tedirgin bir şekilde içeri girdiğinde kanlar içinde yatan ablasını gördü. Ne yapacağını bilemedi. Ablasını salonda bırakıp apartmanın boşluğuna çıktı, bağırmaya başladı.

– Yardım edin lütfen, yardım edin!

Tekrar salona geldi. İki eliyle açılan kesiğe bastırıyor ama kanı durduramıyordu. Camı açtı ve bu defa dışarıya doğru bağırdı "Yardım edin!" Birkaç dakika sonra Songül'ün sesini duyan insanlar evin kapısına doluştular. "Lütfen yardım edin, ablam ölüyor."

İçeri giren kalabalık, yerde yatan Seyhan'ı gördü. İçlerinden biri Seyhan'ın bileğinden tutarak nabzını kontrol ettikten sonra.

– Artık yapacak bir şey yok, ablanız ölmüş!

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now