31) Vedat, Songül'ü Dövüyor

714 10 1
                                    

Telefonu kapattı Songül ve Poyraz'ın yanına gitti.

– Poyraz, ben mahvoldum. Vedat'ın yarın akşam gelmesi gerekiyordu ama şu an evdeymiş. Gitmem gerekiyor.

– Hemen kalkalım o zaman.

Yirmi dakika sonra evin kapısına gelen Songül, korkudan titreyen elleri ile kapıyı açtı. Vedat kapının açıldığını duydu ama hiç istifini bozmadı. Salonun kapısına kadar gelen Songül, karşısında sevgilisi ile yaptığı planı bozulmuş ve zilzurna sarhoş olmuş Vedat'ı gördü. Songül'ü kapıda gören Vedat:

– Neredesin lan sen bu saate kadar?

– Söyledim ya, kuafördeydim. Çok sıra vardı, biter bitmez geldim.

– Senin neyine lan kuaför? Ben yokken ne işler çeviriyorsun sen!

– Ne diyorsun sen Vedat, ne iş çevirmesi.

Vedat, Songül'ün cümlesi bitmeden uzandığı yerden ayağa kalktı, Songül'ün üstüne yürümeye başladı. Korkudan geri geri giden Songül'ün ayağı kapı eşiğine takılıp yere düştü. Vedat, yere düşen Songül'ün saçlarından tutup çekmeye başladı. Canı çok yanan Songül tekmeler savuruyordu. Attığı tekmelerden biri ayakta durmakta zorlanan Vedat'ın koluna gelince saçlarını kurtardı ve koşarak yatak odasına kaçtı, kapıyı hızlıca kilitledi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Songül'ün sesini duyan üst kat komşusu sopa ile aşağı doğru vurdu. Vurmasının sebebi Songül'e yardımcı olmak değil, ağlamasından rahatsız olduğu içindi. Odanın kapısını yumruklayan Vedat, küfürler savuruyordu.

– Aç ulan kapıyı, kaltak!

Songül, pencereyi açıp bağırmayı düşündü ama yaşadıkları mahalledeki insanların ne kadar vurdumduymaz olduğunu bildiği için bundan vazgeçti. Sürekli küfür eden Vedat giderek sinirleniyordu.

– Aç ulan kapıyı, sanki o delikten çıkmayacak mısın?

On dakika sonra ev tamamen sessizleşti. İkisinden de çıt çıkmıyordu. Bu sessizlik, Vedat'ın yatak odasının kapısına hafifçe vurmasıyla bozuldu.

– Songül, aç kapıyı, bir şey yapmayacağım.

Vedat'ın daha fazla sinirlenip kapıyı kırmasından korkan Songül kapının anahtarından tuttu.

– Ne yaptım ben sana, niye böyle yapıyorsun?

– Bir şey yapmayacağım dedim, aç kapıyı.

Vedat, kapı açılır açılmaz Songül'ün saçlarından tekrar tutup salona doğru sürükledi.

– Lan sen bana nasıl vurursun!

Songül, saçlarının acısı ile Vedat'ın eline tırnaklarını geçirdi ama hiçbir işe yaramadı. Vedat, sağ eliyle Songül'ün kafasına yumruk atmaya başladı. Songül'ün canı o kadar çok yanıyordu ki hareketsiz kalmaktan başka bir şey yapamadı. Vedat'ın vurduğu her yumruk Songül'ün yüzünde patlıyordu. Yüzü tamamen kan olmuştu. Sinirini alamayan Vedat, yerde hareketsiz yatan Songül'e tekme attı. Songül, midesine gelen tekmeden sonra saniyeler içinde bayıldı.

Vedat, parmaklarının arasında kalan saçları, Songül'ün üzerine savurdu. Ölüme terk ettiği karısının üzerinden atlayarak salondan çıktı.

Songül, sabaha karşı kendine geldi ama gözlerini açamıyordu. Sol gözü tamamen kapanmış, sağ gözüyle de çok az görebiliyordu. Elini başına attığında, saçlarının bir kısmının olmadığını fark etti. Olduğu yerden yavaş bir şekilde kalkıp koltuğa uzandı.

"Sessiz çığlıklarım sağır etmiyor artık kulaklarımı. Bugün biraz daha az mutsuzum sanki! Yalnızlığımın çaresiz olduğunu düşünürdüm hep, ama çaresini bulmuş gibi içimdeki kelebeklerin kanat çırpışlarını duyuyorum, hatta rüzgârı bile serinletiyor beni. Gözlerimi açmalı mıyım? Yok yok açmayacağım. Burası da giderek kalabalıklaşıyor. Karnımın üzerindeki bu ağırlıkta ne? Açıyorum artık gözlerimi. Beni ölüme terk eden herkes burada. Neden gelmişler ki? Konuşulan sözler, dökülen gözyaşları ne kadar da yapmacık. Anne, baba, siz de mi buradasınız? Merakımdan soruyorum, beni yalnız bırakmak için mi peş peşe öldünüz? Bakın küçük kızınız, ne kadar da mutlu. Gülüyorum işte görmüyor musunuz. Suratıma bakacağınıza kaldırsanıza beni. Önce karnıma bıraktığınız bıçağı alın. Yıllarca görmediniz, merak etmediniz, şimdide duymuyorsunuz öyle mi? Başınızı ağrıtmak istiyorum, dinleyin beni. Hanginiz bağladı benim çenemi, önce onu söyleyin?"

Vedat'ın çalan telefonunun sesi ile uyandı Songül. Arayan Vedat'ın sevgilisi Bahar'dı.

– Efendim.

– Hayatımm,

– Bahar, saat kaç biliyor musun sen?

– Biliyorum hayatım, o yüzden aradım zaten. Kocam biraz önce çıktı, hemen gel.

– Tamam, geliyorum.

Kıyafetleri ile yatmış olan Vedat, salona geldi, koltukta yatan Songül'ü görünce "bir boku yok geberesicenin" diye homurdanarak evden çıktı. Songül, dış kapının kapanma sesini duyduktan sonra ablasını aradı.

– Alo, bir şey mi oldu bacım, hayırdır inşallah bu saatte.

Dudakları patlayan Songül, konuşmakta zorlanıyordu,

– Abla, ben çok kötüyüm, lütfen gel...

– Neredesin sen? Korkutma beni.

– Evdeyim abla, ne olur gel.

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now