38. Bölüm - Ve kayıt!

1.3K 154 172
                                    

** Uzunca bir aradan sonra güzel yorumlarınıza ihtiyacım var, lütfen esirgemeyin :(

Ha bir de şarkıya mutlaka bakmalısınız, çok uyumlu.

Lee Changsub – Gone**

**** (LUHAN) (1 hafta sonra)

Ajansa girmeden önce gözlerimle son kez etrafı süzüp aradığımı bulamadığımda iç çekip içeriye girmiştim.

1 hafta... Bugün o olayın üzerinden tamı tamına 1 hafta geçmişti ve ben bu süreçte Sehun'u bir kere bile olsun görmemiştim. Sanki ayarlanmış gibi televizyonda bile karşıma çıkmıyordu. Sanırım ona 'bir daha karşıma çıkma' dediğimi epey bir ciddiye almış olmalıydı ki tamamen gözümün önünden kaybolmuştu. Resmen hiç yok gibiydi.

Ama benim istediğim bu değildi ki. Ben ona 'karşıma çıkma demiştim, seni hiç tanımamışım gibi ortalıktan kaybol' değil. Beni epey yanlış anlamıştı.

Bu yüzden de buruktum. İçim fazlasıyla acıyordu çünkü onu ikinci kez kaybetmişim gibi hissediyordum. O günden beri gözlerim her yerde onu aramıştı. Çünkü onu özlüyordum. Beni yeniden varlığına öyle alıştırmıştı ki her an bir yerlerde karşıma çıkmasını istemeye engel olamıyordum. Ona karşıma bir daha çıkma diyen ben olsam bile... Öyle de kendimle çelişiyordum işte. Hayatımda olmasını deli gibi isterken ağzımdan dökülen olmamasını istediğimdi. Zavallı sevdiğim dediğimi yaptığında ise pişman olup yeniden gelmesini isteyen biriydim ben. Ne istediğim belliyken ne yaptığım asla belli değildi. Ben bile artık kendimi anlayamıyordum. Kalbimin ve beynimin çatışması yüzünden ikiye bölünmüş haldeydim.

Gözlerim bugün de onu göremediği için bir parça dolarken derin bir nefes aldım. Sanırım artık onun yokluğu hissine ikinci kez alışmaya çalışmanın vakti gelmişti. Ama asıl nefret ettiğim kısım da burada başlıyordu. Onsuzluğa alışmak...

"Bay Lu?" İçeriye girip dalgın dalgın yürürken adımın seslenilmesiyle o tarafa döndüm. "Müdür Shin her yerde deli divane sizi arıyor."

"Alt tarafı 10 dakika geç kaldım. Böyle delirecek kadar ne istiyormuş?"

"Bilmiyorum, efendim. Sadece bana acilen Luhan'ı getirin deyip duruyor." Sabahın 9'unda daha kendime gelememiş, kafamı toplayamamışken ne isteyeceklerdi cidden merak ediyordum. Bensiz bir iş beceremeyen bir ajans gibiydi burası. Oysaki basit bir adamdım, yetkili bile değildim. Benden daha üsler bile benim kadar müdür odalarında gezmiyordu herhalde.

"Teşekkürler, sen işine bakabilirsin." Beni uyaran kıza onay verdikten sonra asansörü çağırdım. O, başını sallayıp yanımdan uzaklaşırken ben de gelen asansöre binip yönetici katının numarasına basmıştım. Kapı tam kapanacağı sırada bir elin hareketiyle durduğundaysa bakışlarımla gelen kişiye baktım.

"Jongin! Günaydın."

"Gün hiç de aymadı, Luhan."

"Neler oluyor? Sabah sabah gereksiz bir telaş var ajansta." Merakla sorduğumda asansör de üst kata çıkmaya başlamıştı.

"Ajansın televizyon kanalında aniden bir program çıktı."

"Ne programı?" Bana sorum üzerine dudağını ısırarak tedirginlikle baktığında kaşlarımı çattım. Bir şeyler oluyordu ve nedense hiç hoşuma gitmeyecek gibi hissediyordum.

"Öğrenmek istediğine emin misin?" Başımı salladığımda devam etti. "Oh Sehun. Konu seninki ile alakalı." Adını duyduğumda içimde bir şeyler akıp gitse de tedirginlik de sarmıştı. Kötü bir şey olamazdı, değil mi? Kaza falan... Ah, hayır! Neler düşünüyordum ben böyle!

SASAENG'S NEWSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin