24. Bölüm - Ben, Oh Sehun, Luhan'a sırılsıklam aşıktım

1.2K 131 104
                                    

** Çocuklarımın bu güzel şarkısıyla okuyabilirsiniz, hoş olur. Ve lütfen yorum yapın. Bu gerçekten yazma isteğini arttıran bir etken.**

İyi okumalar ♥**

"Luhan biraz rahat dur." Sehun ile epeydir aynı pozisyonda durduğumuzdan biraz vücudum uyumuştu. Bu yüzden de sürekli yerimde kıpırdanıp duruyordum ki sevgilim de buna sitem etmekte gecikmemişti.

"Popom uyuştu ne yapabilirim!"

"Ben de aynı yerde oturuyorum ve bana hiçbir şey olmadı. Sana neden oluyor?"

"Çünkü senin popon dolgun! Tabii ki bir şey olmaz. Bir zahmet o dolgunlukla bir şey olmasın da." Sehun'a göz devirdiğimde o da kahkaha atmıştı.

"Kendine haksızlık etme, bebeğim. Ben senin poponu seviyorum." Elini aramızdan kaydırıp zoraki popoma dokunduğunda omzumun üstünden yüzüne ters ters baktım.

"O elini çek! Seni hala affetmiş sayılmam." Sehun dediğime sitem amaçlı kollarını etrafımdan çözüp arkasına yaslanmıştı.

"Sarılırken 'affetmiş sayılmam' demiyordun ama! Sadece işine gelmeyen yerlerde kullanıyorsun bunu. Ya da sadece... Sebepsizce gıcıklık yapmak için!"

"Söylenme, Sehun. Ayrıca çok da hareket etme koltuk gıcırdıyor ve ben bu sese sinir oldum." Sehun bir anda sanki deminden beri söylenen kendisi değilmiş gibi bana yaklaşmıştı.

"Bu koltuğu daha fazla hareket ederek, zevkli bir rahatsızlık seviyesine getirmeye ne dersin?" Yüzümün son derece yakınındayken söylediği bu şey ile beraber dayanamayıp büyük bir kahkaha atmıştım. Evet, tam suratına doğru. Çünkü pes etmek bilmeyen ve asla vazgeçmeyen o küçük, sevimli –çoğu zaman sinir bozucu- inadı çok tatlıydı.

"Çok sevimlisin."

"Öyle mi dersin? Ben genelde o kelimeyi pek tercih etmiyorum. Karizmatik demek daha seksi." Sehun burnu havada bir ifadeyle söylediğinde yanaklarından sıktırıp dudaklarını ortaya çıkardım.

"Düşündüm de bu kadar karizmatik sevgili affedilmeyi hak ediyor." Sehun'un yüzü duyduklarıyla anında ışıldadığında ekledim. "Ama burada olmaz. Gıcırdayan bir koltuk istemiyorum."

"Zaten burası terk edilmiş bir yere benzemiyor. Her an birileri gelebilir." Ona hak verirken bir yandan da etrafa tekrar göz gezdirmiştim. Gerçekten de birilerinin varlığı fazlasıyla belli oluyordu. "Yine de en azından bir kere öpebilirim. Yani, bence." Parmağıyla 1 işareti yaparak izin istediğinde yanaklarını tekrar bastırıp onu öpmeye başladım. Bu sırada biraz daha ona doğru döndüğüm için belimi hızlıca kavramıştı. Ellerim yanaklarını serbest bırakıp onu daha iyi kavramak adına boynuna doğru yerleşirken Sehun'un da bir eli de saçlarımın içindeydi.

O anda öpüşmemiz tam hareketlenecekken Sehun'un aniden çekilmesiyle ben de gözlerimi açtım.

"Sesi duydun m? Biri geliyor." Panikle maskesini ağzına geçirip hemen ardından da şapkasını taktı. Ve sanki zamanlamış gibi onun bunu yapmasıyla kapının açılması da bir olmuştu. Ben ise kimin geldiğine bakmıştım çünkü malum şu saatten sonra gelen kişi her kim ise muhatabı ben olacaktım.

"Siz de kimsiniz? Barakamda ne işiniz var?" Yaşlı bir adam üzerindeki sarı yağmurluğu ile bize tuhaf bakışlar attığında ayağa kalktım.

"Şey... Biz şelalenin o taraflardaydık da yağmur birden bastırınca buraya sığındık."

"Dışarıdaki araba da sizin mi o zaman?"

"Evet, bizim. Üstü açık olduğu için eve geri dönemedik. Rahatsız ettiğimiz için üzgünüz." Adam başını silik bir şekilde salladıktan sonra huysuz bakışlarla bizi süzmüştü. Epey çatık kaşlı memnuniyetsiz biri gibi duruyordu. Verdiği 'herkesten nefret ediyorum' enerjisinden bahsetmiyordum bile.

SASAENG'S NEWSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin