28. Bölüm - [M] Umuyordum ki dokunuşlarımızla anlatabilirdik aşkımızı

1.3K 136 81
                                    

** Ben bu smutlu bölümü yazarken biraz gözyaşlarım pıt pıt olmuştu ve bunda bu şarkının da etkisi vardı. Siz de bununla okursanız pıt pıt olursunuz, o yüzden dinleyin :(

İyi okumalar ♥

Şarkı Nu'est W – And I **

**** 43. Gün

Sehun'un dizinde yatarken bir yandan da loş salonda yüzünü incelemeye çalışıyordum. Çünkü gözlerimi yüzünden ayırmadan bakarak son günümüzde onu iyice hafızama kazıdığımdan emin olmalıydım. Her ne kadar onu istediğimde ekrandan görebilecek olsam bile canlı olarak görmenin, dokunmanın yerini asla tutmayacaktı. Bu yüzden de konuşmadan onu izliyor, arada yanağını okşuyordum.

Fakat yüzü bir yana aslında kokusunu unutursam diye daha çok korkuyordum. Ben ki onun kendine has kokusunun bağımlısıyken bundan sonra hissetmeden nasıl mutlu olacağımı emin olun bilmiyordum. Sadece özleyecektim. Çok fazla, deli gibi... Tüm o kavuşamayan çaresiz aşıklar gibi ben de özleyecektim.

"Zaman ne kadar hızlı geçiyor, değil mi?" Özleyeceğim bir diğer şey de sesi olacağı için o anda konuşma ihtiyacı hissetmiştim. 10 dakikadır birbirimizi izlemekle öyle meşguldük ki konuşmaya fırsatımız olmamıştı.

Sehun'un bir eli benimkini sımsıkı tutarken diğer eli de saçlarımın içinde geziniyordu. Bense uzun uzun yüzünü inceliyordum. Eh bu durumda sözlere de çok ihtiyacımız olmamıştı şu ana kadar.

"Evet. Seni bahçede ilk gördüğüm an dün gibi."

"Değil mi? Sanki tanışalı daha birkaç saat olmuş gibi hissediyorum."

"Sanırım cidden güzel zamanlar çabuk bitiyor. Dedikleri gibi tüm o uzun vakitlerin nasıl geçtiğini anlayamıyorsun." Sehun saçımdaki elini yanağıma indirdiğinde ben de elini bırakmadan doğruldum.

"Hiç bitmesin istediğin zamanlar en hızlı şekilde bitmez mi zaten? Bu hep böyledir. Mutluysan kısa sürer."

"Bazen de tek çare kısa sürmesi değildir." Sehun bana dolaylı yoldan istemezsen bitirmeyiz mesajı verirken gülümsedim. Acı dolu, buruk da olsa ona gülümsedim.

"Bazen de kısa sürmesi gerekir, buna mecbursundur." Ama artık anlaması gereken bir şey vardı. Buna mecburduk. Devam edemezdik ve Sehun'un da bunu anlayıp isteğinden vazgeçmesi gerekiyordu.

Biliyordum, zordu. Hem de öylesine zordu ki kalmak isterken gitmek zorunda olmak ve 'gitme' lafını duymayı isterken söylenmemesinin daha iyi olacağını bilmek... Ama bunu zor da olsa en başından kabul etmiştik. Fazlasına hakkımız yoktu.

"Mecbursundur." Sehun hayal kırıklığı ile yüzünü düşürdüğünde derin bir iç çekip ona sarıldım. Tenini, kokusunu, dokusunu daha fazla hissetmem şarttı. Hatırlamam gereken, bana kalabilecek şeyler yalnızca bunlardı çünkü. Bu yüzden de bol bol içime çekmeli, ona sarılmalı ve nefes almak yerine onun kokusunu solumalıydım. Beni hayatta tutan şeylerden biriydi bunlar.

"Sehun." Onun da şu anda en az benim kadar üzgün olduğunu bildiğim için de kendimi tamamen mutlu olmasına adamak istiyordum. Biraz olsun güzel yüzünü gülerken görmeliydim. Bu yüzden de geri çekilip yüzüne bakarken mırıldandım.

"Söyle, bir tanem."

"Dans edelim mi?" En son dans ettiğimizde ikimiz için de unutulmaz bir anı oluşturmuştuk. Eşsiz, keyifli ve aşkımızı fark etmemizi sağlayan en güzel anılarımızdan biriydi. Gerçi Sehun ile olan her anım benim için en güzeli olsa da onun tadının damağımda kaldığını söyleyebilirdim. Sehun'un da öyleydi. Emindim.

SASAENG'S NEWSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin