35. Bölüm - Sen yalnızca beni gönlünce sev

1.2K 155 109
                                    

**** 2 gün sonra

Bugün hava güzel olduğu için gitmem gereken yere yürüyerek varmak istemiştim. Hem günlerdir epey zor zamanlar geçiriyordum ve biraz temiz havada yürüyüş yapmak iyi geliyordu. Yani en azından başlangıçta, takip edildiğimi fark edene kadar, böyle düşünmüştüm.

Şu anda ise epey bir gergindim. Kim tarafından, niye takip ediliyordum bilmiyordum ama korktuğumu söylemem çok doğru olurdu. Tanrı aşkına kim peşindeki adımlarını hızlandırınca hızlanan, yavaşlayınca yavaşlayan, arkasını döndüğünde başka şeylerle uğraşıyor gibi davranan birinden korkmazdı ki?

Ne yapacağımı bilmediğim ve korktuğum için ana caddeden yürürken yolumu da uzattığımı biliyordum. Ama eğer ara sokaklara girersem benden ne istediğini bilmediğim bu kişi bana saldırabilirdi. Ya da... Ben ona saldırabilirdim.

Aniden aklıma gelen fikir ile bir anda araya sokağa saptım. Şu anda yapacağım şey biraz riskliydi ve kötü de sonuçlanabilirdi. Ama en azından denerdim. Çünkü bu şekilde korkarak yoluma devam etmek daha kötüydü.

Sokakta biraz daha ilerleyip ıssız olduğunu bildiğim alanlara geldiğimde tekrar sola saptım. Fakat bu sefer ilerlememiş duvarın yanına saklanmıştım. Beni takip eden kişi de nasılsa peşimden buraya girecekti. Ve beklediğim gibi de olup ardımdan sokağa girmişti. Ben ise ani bir hareketle kolumla boynunu sarıp onu bir süreliğine etkisiz hale getirdim.

"Kimsin sen? Söyle, beni neden takip ediyorsun?" Ben boynunu sıkarken kolumun altındaki kişi de debelenip koluma vurmaya başlamıştı.

"L-Lu... Han!" Sesinde tanıdık bir tını yakaladığımda kollarımı biraz gevşettim çünkü konuşması kolum onu sıkarken epey zordu.

"Beni neden takip ettiğini hemen söylemezsen polisle başın epey bir derde girecek!"

"Luhan, benim Sehun!" Sehun'un sesini duymamla kollarımı çözüp ağzım açık bir halde sevdiğime baktım. Boğazını tutarak eğilmiş ve birkaç kez öksürmüştü. Ben ise yüzünü görmek için başımı iyice eğiyordum.

"Sehun? Sen misin sahiden?" sorumla beraber doğrulup montunun bol kapüşonunu çıkardı. Hemen ardından maske ve kaşkoldan da kurtulduğunda göz devirerek nefesimi verdim.

"Benim." Eli hala boğazındayken üzerine doğru yürüyüp onu duvarla arama aldım.

"Sen deli misin, Sehun? Her şey bitti şimdi de sapıklığa mı başladın? Neden beni takip ediyorsun be adam?" etrafta her ne kadar kimse olmasa bile her ihtimale karşı şapkasını da tekrar başına geçirmiştim. Yakalanmasını istemiyordum. Hatta bu yüzden de birkaç adım geriye çıkıp aramıza tekrar mesafe koydum. Ona yakın olmak pek de iyi bir seçenek değildi zaten.

"Sapık falan değilim."

"O zaman neden... Neden senin tarafından takip ediliyorum?"

"Seni görmek istedim." Sehun alçak bir sesle söyledikten sonra bakışlarını kaçırıp devam etti. "Karşına çıksam benden yine kaçacaktın. Ne yapabilirim? Beni görmezden gelirken seni takip etmemde de bir sakınca olmaz diye düşündüm. Özür dilerim." Sehun çaresiz bir şekilde beni görmek istediğini söyleyip özür dilerken ona sımsıkı sarılmak istemiştim. Sarılıp 'buradayım, bana doyasıya bakabilirsin' demek istemiştim. Ama yapamıyordum.

"Nereye kadar takip edecektin beni?"

"Gittiğin yere kadar."

"Sehun..." Onun adını yüzüne karşı söylemeyi bile o kadar özlemiştim ki içimden kopan şeylere de engel olamıyordum.

"Bir kahve içelim mi?" Ona yeniden olumsuz şeyler söyleyeceğimi hissetmiş gibi aniden beni kestiğinde omuzlarımı düşürdüm.

"Gitmem gereken bir yer var. Sonra. Belki."

SASAENG'S NEWSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin