Bölüm Bir : Çığlık

10.7K 538 245
                                    

Her sabah gün doğmadan yavru kedisinin mırlamalarıyla uyanan Baekhyun bu sefer bağırışlarla açmıştı gözlerini yeni sabaha.

Geniş ve süslü yatağından kalkarak gerindiğinde, etrafta kedisi Mavi veya onu giydirmek için ısrar eden bir görevli yoktu.

Durumu son derece garipsemişti, bu yüzden ayağa kalkarak giyinmeye ve yardımcılardan birini çağırmaya karar verdi.

En azından kendi başına giyinebildiği için sevinirken, odasından açılan kapıdan geçerek giyinme odasına vardı.

Duvar boyunca hınca hınç kıyafet ve aksesuar dolu dolabı açarak gözüne kestirdiği mürdüm rengi hanboku ve altın rengi ayakkabıları aldı. Ülkenin en iyi terzileri tarafından dikildiği belli olan işlemeli geceliği üzerinden çıkarırken, morun güzel bir tonundaki kıyafeti üzerine geçirdi.

Yukarıdan bağlanmış uzun saçlarını altın kaplamalı tarağıyla güzelce taradıktan ve sıradan insanlardan farklı olduğunu gösteren gökyüzü mavisi gözlerinin çevresine şifacıya hazırlattığı siyah boyayı sürdükten sonra odasına geri döndü.

Sesler halen yükselmeye devam ediyordu. Fakat o dışarıdaki gürültünün kaynağını öğrenmek için fazla meraklı hissetmiyordu, bu yüzden kraliyet odasının balkonuna attı kendini.

Son derece farklı bir dizayna sahip balkonuna çıktığında muhafızların her zamanki yerlerinde durduğunu görmüştü. Savaş çıkmadığına ve yakınlarda planlanan bir şenlik de olmadığına göre, neler oluyordu?

"Prensim!"

Baekhyun sesle irkilerek yeşil taşlarla bezeli geniş balkonda hızla arkasına döndü. Bu sesin baş yardımcısı Kyungsoo'ya ait olduğunu biliyordu, fakat karşısındaki kısa adamın yüzü daha önce hiç bu kadar endişeli olmamıştı.

Ona doğru döndüğünde ve kucağında minik, beyaz bir kedi taşıyan kısa çocuk eğilir gibi olduğunda elini kaldırarak onu engelledi. Kyungsoo onunla büyümüştü fakat hala saygısını göstermekten geri kalmıyordu.

Mavi, tıpkı sahibi gibi masmavi olan gözlerini parlatarak prensin kucağına koştuğunda Baekhyun onu kucaklamış ve kedinin saçlarıyla oynamasına izin vermişti.

"Ne oldu, Kyungsoo? Telaşlı gözüküyorsun."

Kyungsoo'nun bir Koreliye göre büyük boyutta olan gözleri daha da büyüdü.

"Efendim, kralımız ve kraliçemiz derhal yemek salonuna gelmenizi emrettiler. Sizinle bir konu hakkında konuşacaklarını düşünüyorum."

Prens Baekhyun başını hafifçe sallayarak onayladı karşısındaki yardımcısını. Fakat mesele basit bir konuşmadan fazlası gibiydi. Çünkü ülkeyle ilgili önemli bir olay olmuş olsa bu varis sıralamasında sonda olan Baekhyun ile değil, abisi Jongin ile konuşulurdu.

Baekhyun yaklaşık beş metre boyundaki kapıdan çıktı. Geniş koridorda arkasındaki Kyungsoo ile birlikte yürürken, gördükleri herkes prens için saygıyla eğiliyordu.

Uzun bir yürümeden sonra sarayda en sık kullanılan yemek odasına vardılar. İkisi de içeri girerken Baekhyun kendisinin elinden çıkma tablolarla süslü yemek odasının büyük masasında oturan babası, annesi ve kardeşlerini gördü.

Babası en başta yerini almıştı, hemen yanında ise annesi oturuyordu. Bu dönemde Kore'de sadece kral yönetimi bulunmuyordu, eşitlikçi ve yenilikçi yönetimden dolayı kadınlar da ülke yönetiminin bir parçasıydı.

Her zaman güleryüzlü olan ebeveynlerinin endişeli yüzlerini gören Baekhyun'un içine bir korku düşmüştü artık.

Abisi Jongdae'nin yanındaki altın işlemeli boş sandalyeye oturdu hanbokunun kırışmamasına dikkat ederek. Artık sadece bir sandalyesi boş olan yemek masası, konuşma için hazırdı. O sandalye ise özellikle boş bırakılıyordu, bir sene önceye kadar aslında baş varis olan abisi Sehun, hazineden sorumlu vezir Junmyeon ile Fransa'ya kaçmıştı. Son derece şaşırtıcı olan bu olayın üzerini kapamak ve dış siyaseti etkilemesini engellemek için ise Sehun ölü olarak gösterilmişti. Baekhyun onu özlüyordu.

Renaissance • Chanbaekजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें